Michael Ruse, Yeni Ateizm ve Ahlaki Tavır

Sosyal Medya’da hızlı bir akış güncellemesi yaparken Öncül Analitik Dergi’nin Türkçe altyazı çevirisini yaptığı yeni bir ‘Closer to Truth’[1] bölümüne denk geldim.[2] Başlığın da ‘Michael Ruse ve Yeni Ateizm nedir?’ şeklinde olması dikkatimi çekti. Bu kısa videoda aslında üzerine saatlerce konuşulabilecek birçok düşünce arka planı görmek mümkün, fakat bu yazıda Ruse’un sözleri üzerine düşüncelerimi kısa ve öz bir şekilde paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Michael Ruse’u tanımayanlar için akademik alanda önde gelen bilim felsefecilerinden birisi olduğunu söylemek gerekiyor.[3] Bu videoda Ruse, Richard Dawkins’in Tanrı Yanılgısı adlı kitabını felsefi açıdan eleştiriyor ve sonra aslında ateizmin Tanrı fikrine karşı epistemolojik bir karşı duruşun ötesinde bir tür ahlaki refleks ya da tercih olduğunu fark ettiğini ileri sürüyor. Ben de bir açıdan Ruse’un bu fikrine katılıyorum. Fakat bu meselenin farklı boyutları olduğunu söyleyerek az da olsa yanıta derinlik katmak istiyorum.

Ruse’un ifade ettiği şey temelde Tanrı inancına sahip kişilerin ya da toplulukların meydana getirmiş olduğu kötülükler nedeniyle aslında kişinin Tanrı inancına karşı ahlaki açıdan bir tepki olarak ateizmi benimsemesidir. Her inanç grubunda kötü temsilcilerin olduğunu görmek aslında pek de zor değildir. Kişilerin, toplulukların, din adamlarının vs. din adına ya da din çatısı altında ortaya koydukları kötü tanıklık hemen hemen her dönemde karşılaşabileceğimiz bir durumdur. Fakat buradaki temel sorunlardan birisi, bilhassa belirli bir inancın özelinde, bu inancın suiistimal edilmiş durumları üzerinden değerlendiremeyeceğimizdir. Bir inanç ya da o inanç sistemindeki Tanrı kavramı hakkında ancak ve ancak o inancın temel kaynaklarından sağlıklı bir şekilde bilgi edinebiliriz. Bir başka deyişle, değerlendirmeye tabi tuttuğumuz şeyin o şeyi doğru bir şekilde temsil ettiğinden emin olmamız gerekir.

Ruse’un Eski Antlaşma’daki Tanrı tasvirine dair yaptığı belli belirsiz eleştirileri burada ele almayacağım, fakat dikkat çekmek istediğim ikinci nokta Robert Lawrence Kuhn’un videoda dile getirmiş olduğu itirazdır. Tanrı inancının kendisi, belirli bir inancın Tanrı tasvirinden çok daha geniş bir kümeye işaret etmektedir. Yani Dawkins’in kötü akıl yürütmesinde olduğu gibi ‘ben sizden fazla bir tane daha Tanrı’yı eledim’ demekle Tanrı inancı çürütülmüş olmaz. A inancındaki, B inancındaki, C inancındaki Tanrı tasviri makul olmasa bile bu Tanrı inancının kendisini zorunlu olarak ortadan kaldırmaz. Başka bir deyişle tüm bu Tanrı tasvirleri yanlış olabilir; ama hala bir Tanrı var olabilir.

Son bir not olarak da şunu eklemek yerinde olacaktır. Michael Ruse Tanrı inancı konusundaki tavrını bir tür ahlaki seçim olarak belirtse de, zaman zaman mantıksal imkânsızlıklara işaret ederek sanki bir kafa karışıklığı yaşıyormuş hissi yaratmaktadır. Ruse’un ahlaki seçime olan vurgusu tabii ki rasyonel tahlili bir kenara bıraktığı anlamına gelmez, fakat meselenin çok girift bir yapıya sahip olduğunu da gözler önüne serer. Buna karşın tekrar belirtmek gerekirse Tanrı inancı konusunda Ruse’un yeni ateizmi ahlaki mesele olarak tanımladığı şeyle farklı bir şekilde de olsa hem fikir olunabilir. Bir teist olarak Eski Ahit Tanrı’sına yöneltilen eleştirel ifadelere katılmasam da, meselenin ahlaki bir mesele olduğu fikrine katılıyorum. Tanrı inancını benimsemek ya da reddetmek bir açıdan tümüyle ahlaki bir seçimdir. Çünkü bir yerde mutlak bir ahlak standardını benimseyip benimsemediğinize de karar veriyorsunuzdur. Teizmde Tanrı ‘Summum bonum’ olarak da adlandırılan nihai iyidir. Bu açıdan Tanrı’nın reddedilmesi, teistik bir tabirle nihai iyiliğin reddedilmesidir ve tümüyle ahlaki bir seçimdir.

Sözün özü Michael Ruse’un yeni ateizm ile ilgili ahlaki açıdan düşüncesi kanımca meseleyi bir açıdan yakalamakta; ama içeriğini doldurmada başarısız olmaktadır. Söylendiği gibi Tanrı’yı reddetme kararı günümüzde entelektüel açıdan her ne kadar epistemik bir tavır gibi görünse de, felsefedeki disiplinler arasındaki girift ilişki nedeniyle aynı zamanda ahlaki bir tavırdır. Bu ahlaki tavrın gerçeklerle örtüşmesi ise başka bir meseledir. Bu nedenle bu noktada yapılan seçimin bir ahlaki tercih olduğunun farkında olunması, onun gerçeklerle örtüşüp örtüşmediğinin incelenmesinde önemli bir basamaktır.

Yeşua Özçelik

Dipnotlar:


[1] Closer to Truth için bknz. https://www.closertotruth.com/
[2] Link: https://bit.ly/2JBzQTm
[3] Kısa biyografisi içKategoriler: https://faraday-institute.org/Biography.php?ID=112

Tartışmaya katılın

Yazarın Diğer Makaleleri

Merak Uyandıran Gökyüzü

Tarih boyunca insanoğlunun en çok merak ettiği sorulardan ikisi sanırım şunlardır: Bu evrende yalnız mıyız? Dünya dışında bizimkine benzer şekilde yaşam olasılığının var olduğu bir başka gezegen var mı? Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden...

Alım Gücünün Ötesi (Devam)

Manevi zenginlik öncelikle kişinin kendisini fark etmesinden geçer. Antik bilgelerin “kendini bil” düsturunda olduğu gibi insanın kendisini tanıması, neye sahip olup olmadığının bilincine varması önemlidir. İşte bu noktada insana dair kabullerimiz...

Alım Gücünün Ötesi

Malum bugünlerde ekonomi uzmanlarının vurgu yaptığı en önemli noktalardan birisi insanların alım gücü meselesidir. Bir kişinin maaşı artabilir; fakat alım gücü düşebilir. Bu da ülkenin ekonomisinin gidişatına bağlıdır. Alım gücü sahip olduğumuz...

FideCultura

Son eklenenler