Kırılma acısı, kırığın kaynaması için beklenen ve sıkıntı veren süreç, zaman zaman ağır ameliyatlar, takılan platinler uzuvlarından birini kıranların ortak paydalarıdır. Bu paydalara eklenen bir başka devre de vardır ki, o da oldukça sıkıcı ve bir o kadar da can yakıcıdır: kırılan uzvun kireçlenme sürecinden çıkma aşaması… Fizik tedavi ya da doktorun ön gördüğü egzersiz hareketlerini tek başına uygulayarak bu süreç de sabır ve acı ile atlatılmaya çalışılır.
Rab’le sıklıkla karşı karşıya kaldığımız zamanlar da, inatla yapıştığımız alışkanlıklarımızdan, bizi farkında olalım ya da olmayalım besleyen düşünce ve davranışlarımızdan vazgeçme anlarıdır. İnsan olarak ve doğal olarak kolay olanı seçmek ve canımızın yanmasını istememek çabucak başvurduğumuz bir şeydir. Zira bizde otomatikleşen, zamanla bize öğretilen kavramlarla hareket ettiğimiz her şey, İsa’da başka bir boyuta geçmiştir. Kireçlenmiş uzvumuzu yeniden kullanacak olmanın getirdiği heyecan, sevinç ve sabrı kendi karakterimizin yeniden şekillenmesinde göstermek hayalci bir düşünce değildir. Bu düşünceyi hayata geçirmekteki sıkıntı, sıklıkla yaptığımız haliyle başkalarıyla uğraşmaktan geçer gibi gözükür. Haklılığımız her bir kişiye baktığımızda daha da büyür ve aynı bağlamda kendimize baktığımızda bulduğumuz haklılık payı, bizdeki değişimin üstünü örter. Aslında hem kendi eylemsizliğimizin üstünü örter, hem de bahanelerimiz arasında iyi bir yer edinir. Gözdeki merteği çıkarıp kenara koyma hamlesi, çuvaldızın yaklaşan ucunun burnumuzun dibine kadar geldiğini görmeyi de gerektirir.
Değişimin önemini görmek, günahın egemenliğini kabul etmek ve devam etmesine izin vermemek Kutsal Ruh’un egemenliğine izin vermekle kendini gerçekleştirir. Dışarıdaki olası değişmezlik hali tamamen dışarda kalır, bu eylem isteği içeride sadece ve sadece kişinin kendisini bağlar.
İnanlıların hiçbir eylem gerektirmeyen güvenleri, kesintisiz bir eylem arz eden söz dinleme gayretleri Tanrı’nın gücünde tamamlanır. Böylece “teslim oluyorum” demenin en vazgeçilmez yanı ile kendisini o güvenli kucağa emanet eder.
Serda Ayık Sez