Bilim: Modern Yegâne Kurtarıcımız Mı? (1)

Bölümü oynat
Tanımları Netleştirmek: Bilim mi, Bilimcilik mi?

Korona virüsü nedeniyle bilimsel çalışmalara yapılan vurgu her geçen gün artıyor. Öncelikle şunu açıklığa kavuşturmak gerekir. Bilim, insanın kullandığı oldukça faydalı bir araçtır. Birçok alanda hayatımızı kolaylaştıran ya da iyileştiren şeylerin üretilmesinde önemli bir işlevi vardır. Bu son yaşanan salgın hadisesinde de bir kez daha gördük ki bilimsel çalışmalar insan hayatı için muazzam bir öneme ve etkiye sahip. Buna karşın sosyal medyadaki söylemlere bakıldığında bu konuda oldukça yaygın bazı kavram karışıklığı söz konusu. Ben de bu kavram karışıklığını biraz olsun gidermek adına kısa bir yazı dizisi yazmaya karar verdim. Bu yazı dizisi genelinde günümüzde sıkça dile getirilen “bizi ancak bilim kurtarır” şeklindeki yaklaşım üzerinden ele alıp sormak ve birlikte düşünmek istediğim soru şu: İnsanlığı kurtaracak olan yegane şey bilim midir? Bilim bizi kurtarabilir mi?

Kanımca bu sorulara yanıt aramadan önce bu sorunun gündeme getirdiği gerçeği görmek önemlidir: İnsanoğlu acizliğinin tekrar farkına varmış, bir kez daha eksik, kusurlu ve yardıma muhtaç olduğunu görmüştür. Kendisi dışında bir şeylerin merhametine kaldığını fark etmiştir. Bu önemli bir gerçektir çünkü genelde pek fazla bunun üzerine düşünmeyiz. Korona virüsünün bizlere ne anlatıyor olabileceğine değindiğim yazımda bu konuyu daha geniş bir şekilde ele almıştım.[1] Şimdi ise bilimin bu noktada nasıl bir işleve sahip olabileceği üzerine birlikte düşünelim.

Bilim nedir / ne değildir?

Yukarıdaki sorulara doğru yanıtlar bulabilmek için yapılması gereken ilk şey elimizdeki kavramları açıklığa kavuşturmaktır. Öncelikle “bilim” ile ne anladığımızı, onun nasıl bir işleve sahip olduğunu anlamak gerekir. Bilim felsefecisi Cemal Yıldırım, bilimi basit bir şekilde tanımlamanın zorluğuna işaret eder. Bilimi değişik yönleriyle anlamımızı kolaylaştıracak bazı özelliklerinin verilmesinin daha sağlıklı bir yaklaşım olduğunu belirterek şunu söyler: “Bilime kendine özgü entelektüel bir girişim, olgusal dünyayı tanımaya, açıklamaya yönelik bir arayış olarak bakabiliriz.[2] Felsefeci Ahmet Cevizci ise Felsefe Sözlüğünde bilime dair şu tanımı yapmaktadır: “Dünyada nesnel gerçekliğe ve bu gerçeklikte yer alan olgulara ilişkin tarafsız gözlem ve sistematik deneye dayalı zihinsel etkinliklerin ortak adı.[3] Bu tanımlamaları yaparken aklımızda tutmamız gereken önemli bir detayı da felsefe profesörü Ahmet Arslan şu şekilde dile getirmektedir:

Felsefeye Giriş , Ahmet Arslan - Fiyatı & Satın Al | idefix

“Bilim nedir? Bilimsel düşünce nasıl bir düşüncedir? Bilimsel yaklaşım, bilimsel yöntem, bilimsel sonuç nedir? Bilimsel düşüncenin veya yöntemin yapısı, işleyişi nasıldır? Bilimsel sonuçların özelliği, bilimsel yasa nedir? Bilimi diğer insanî etkinlik alanlarından ayıran özellikler nelerdir? Bilimin değeri nedir? Bu ve benzeri sorular bilim felsefesinin sorularıdır.”

Bu açıklamaları dikkate aldığımızda ilk olarak bilimin[4] ne olduğuna dair bir fikir edinirken, aynı zamanda onun ne olmadığını da görmeye başlarız. Çünkü yapacağımız her bir tanımlama, kavrama ilişkin bir sınır çekme anlamına gelecek ve bazı şeyleri hariç bırakacaktır. Örnek verecek olursak, eğer bilim tanımımız bizlere “fiziksel olguların incelenmesi” ile ilişkili bir tanım veriyorsa, bilimin doğası gereği fizik ötesi alem ile ilgilenmediğini görürüz.

Bilim ve Bilimcilik

Bununla birlikte bilimin ne olduğunu tanımlarken Ahmet Arslan’ın dediği gibi, salt bilim sahasının dışına çıkıp felsefe de yapmaya başladığımızın da farkına varırız. O zaman bilimi mutlak bir otorite olarak görüp onu yegâne kurtarıcımız haline getirmek, bilimin çalışma alanının dışına çıkan bir düşünce olduğundan kendi kendisini yok edecektir. Esasında bu düşünce yeni değildir. Son yüzyılda çok farklı zamanlarda farklı şekillerde dile getirilmiştir. Benzer bir yaklaşımı Viyana Çevresi olarak adlandırılan Mantıksal Pozitivistlerde[5] de görürüz. Onlar da benzer bir iddia ortaya koymuşlardır: Geçerli olan tek bilgi kaynağı bilimsel bilgidir. Bu grubun önde gelen temsilcilerinden İngiliz filozof A. J. Ayer şöyle der: “Bir önerme, eğer ve ancak doğruluğu deneyle kesin olarak saptanabilirse, o önermenin doğrulanabilir olduğu söylenir.”[6]

Açıkça görüldüğü üzere bu önermelerin ya da açıklamaların kendisi bilim yoluyla elde edilen bir bilgi olmayıp felsefi bir açıklama olduğundan kendi açıklaması ile çelişen bir yaklaşım sergiler ve dolayısıyla doğru olamaz. Bu nedenle bu düşünceden hızlı bir şekilde vazgeçilmiştir. Fakat bu düşünce bugün farklı formlarda tekrar ve tekrar karşımıza çıkmaktadır. Bugün dile getirilen “insanlığı yalnızca bilim kurtaracak” benzeri ifadeler aslında bilimden ziyade bilimcilik olarak adlandırılan yaklaşımın bir ürünüdür. Bilimcilik görüşü kabaca kimya, biyoloji, fizik, astronomi gibi pozitif bilimlerin gerçekliğe dair yegâne hakiki bilgiyi sağladığını söyleyen görüştür.[7]

Scientism and Secularism: Learning to Respond to a Dangerous ...

Amerikalı filozof J. P. Moreland burada bir ironinin bulunduğunu söyler çünkü “doğası gereği bilim gerçekliği bilmenin tek yolu olduğunu söylememektedir. Bu sebepten dolayı aslında bilimcilik görüşü bilime zarar vermektedir.”[8] Moreland kitabında bilimcilik görüşünün nasıl tutarsız ve hatalı bir görüş olduğunu ayrıntılı bir şekilde açıklamaktadır.

Sonuç olarak bilimin insanlığın yegâne kurtarıcısı olduğu görüşü hem tutarsız bir görüştür hem de bilimin çalışma sahasının dışına taşan felsefi bir iddiadır. Bu nedenle bu tür iddialar karşısında dikkatli olunması ve doğruluğunun sınanması gerekir. Bilimin insan hayatına yaptığı tartışmasız katkıyı takdir etmek; ama bununla birlikte bunu gerçekçi bir şekilde yaparak onu mutlaklaştırmamak son derece önemlidir. Aksi takdirde gerçeğin doğası tahrif edilmeye başlandığında görüldüğü gibi tutarsızlıklar ortaya çıkacaktır. Fakat buradaki problem yalnızca mantıksal tutarsızlık da değildir. Bununla birlikte böyle bir düşüncenin insan hayatına uygulanabilirliğinin de sınanması gerekir. Bunu ise bir sonraki yazıya bırakıyorum.

Yazar: Yeşua Özçelik
Dipnotlar:

[1] https://fidecultura.org/2021/10/11/covid-19-virusu-gibi-felaketler-bizlere-ne-anlatir/
[2] Cemal Yıldırım, Bilimsel Düşünme Yöntemi, Bilgi Yayınevi, 1997, s. 11.
[3] Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1999, s. 130.[4] Burada şunu da eklemek gerekir ki genelde bu tür söylemlerde bilim ile kastedilen fizik, kimya gibi pozitif bilimlerdir.
[5] Bknz. Ahmet Cevizci, Bilgi Felsefesi, Say Yayınları, 2012, s. 203-211.[6] Alfred Jules Ayer, Dil, Doğruluk ve Mantık, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, s.14.
[7] J. P. Moreland, Scientism and Secularism, Crossway, 2018.
[8] A.g.e.

Yeşua Özçelik
Tarafından yayımlandı
Yeşua Özçelik
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 151

Tatlı, Acı

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde...

Bölüm 150

Ateizmin Sonu

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 91