Hristiyan İnancı Akla Uygun Mudur? (2)

Bir önceki yazıda Hristiyan inancında iman kavramına yönelik popüler itirazları ve Kutsal Kitap temelinde iman kavramını ele almıştık. Şimdi ise şu soru gündeme gelmektedir: Tamam, Hristiyanlık iman tarifini aklı ve kanıtları dışarıda tutmayarak yapıyor fakat acaba o bu iddiasında haklı mıdır?

Akla Uygunluk Ölçütü:

Bu noktada yapılması gereken ikinci bir tanım ise rasyonalite üzerine olmalıdır. Bir şeyi rasyonel yapan şey nedir? Bu konuda literatürde çeşitli tanımlamalar ve açıklamalar bulmak mümkündür. Örneğin felsefeci Ahmet Cevizci, “Felsefe Sözlüğü” adlı eserinde rasyonaliteyi şu şekilde tanımlamaktadır:

İnsanın sağlam ve geçerli akıl yürütme ya da kanıtlamaları, iyi temellendirilmiş, apaçık inançları kabul etmesi ya da benimsemeye hazır, gönüllü olması durumu için kullanılan terimdir. Buna göre çelişik değil de tutarlı olan ve deneyimle uyuşan inançlar, akli veya rasyonel inançlardır.[1]

Ahmet Cevizci’nin açıklamasında dikkat çeken nokta, bir şeyin rasyonel olarak adlandırılabilmesi için deneyimle de uyuşması gerekmesidir. Bu kısım daha çok açıklamaya muhtaçtır. İskoç filozof David Hume’un mucizeleri ele aldığı açıklamalarını akla getirmektedir. Mucizeler doğası gereği olağanüstü olaylar olabildiklerinden deneyimle örtüşmeyebilir. Örnek verecek olursak, Hume’un ifade ettiği gibi, bizler deneyimlerimizde insanların öldüklerini ama dirilmediklerini deneyimleriz. O zaman deneyim ile kastedilen böyle bir durum ise o zaman mucizeler bu tanıma göre rasyonel bir inanç olarak tarif edilmeyebilir. Fakat kanımca böyle bir tarif gerçekleri çok daha dar bir kapsama hapsedeceğinden sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Çünkü belirli bir dogma kullanılmaktadır.

Nicholas Wolterstorff - Wikipedia

Buna karşın Yale Üniversitesinde emekli felsefi teoloji profesörü olan Nicholas Wolterstorff rasyonaliteye ilişkin daha dengeli bir açıklama sunmaktadır:

Bir şeye inanmanın benim için “rasyonel” olduğunu söylemek demek, benim ona inanmayı “gerekçelendirdiğimi” söylemek demektir. Ve ona inanmayı “gerekçelendirdiğimi” söylemek demek, bana ona inanma konusunda “cevaz [izin] verildiğini” (I am permitted) söylemek demektir. Ayrıca bana ona inanma konusunda “cevaz verildiğini” söylemek demek, ona inanmanın “inançlarımla ilgili normları ihlal etmediğini” söylemek demektir.[2]

Bir inancın rasyonel ya da akla uygun olup olmadığının en önemli göstergesi onun gerekçelendirilmesidir. Elbette gerekçelendirmenin ne olduğunu ele almak da önemlidir. En az iki unsurdan bahsetmek mümkündür. Bir inancın içsel tutarlılığa sahip olması –yani Ahmet Cevizci’nin söylediği gibi çelişik olmayıp tutarlı olması– ve pozitif bir delile sahip olması, bu inanç için gerekçelendirme sağlayabilir. Bu açıdan düşündüğümüzde Hristiyan inancına bu iki açıdan da itiraz edilmiştir.

Hristiyan İnancı, İnanç Akidelerinde Rasyonel Midir?

İsa Mesih’in beden almış Tanrı olduğu (yani enkarnasyon) öğretisi ve yine Mesih’in dirilişi en çok itiraz edilen inanç akideleri olmuştur. Fakat bu iki öğretiyi (ve diğerlerini) tutarlı bir şekilde açıklamak mümkündür.[3] Bununla birlikte aslında hem teizmin hem de Hristiyan inancının savunulması açısından birçok delil ortaya konmuştur.[4] Bir kişi bunları ele alıp çürütmeye çalışabilir. Fakat bir başka önemli filozof Alvin Plantinga’nın söylediği gibi bu çürütme girişimleri karşısında eğer bir Hristiyan bir antitez sunabiliyorsa, o zaman o inanca inanmada hala rasyonel davranmaktadır.

Sonuç olarak dile getirildiği gibi, eğer Hristiyan inancı kendi içinde tutarlı ve kendi iddialarını destekleyen pozitif delillere sahipse –yani diğer bir deyişle gözleme dayalı bir tutarlık sergiliyorsa– o zaman açık ve net bir şekilde onun rasyonel bir inanç olduğu emin bir şekilde söylenebilir. Hristiyanlar yüzyıllardır benimsedikleri inanca ve onun öğretilerine ilişkin akla uygun yanıtlar sunmaya devam etmektedir. Çünkü bu Kutsal Yazıların kendisi tarafından talep edilmektedir:

“Mesih’i Rab olarak yüreklerinizde kutsayın. İçinizdeki umudun nedenini soran herkese uygun bir yanıt vermeye her zaman hazır olun.”  

1. Petrus 3:15

Yazar: Yeşua Özçelik
Dipnotlar:

[1] Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, 1999, s. 723
[2] Kemal Batak, Tanrı’yı Bilmek, İstanbul: İz Yayıncılık, 2008, s. 169.
[3] Daha önce yazılan makale bu öğretinin tutarlılığı ile ilişkilidir.
Bknz. https://fidecultura.org/2021/10/09/hristiyan-inancindaki-enkarnasyon-ogretisinin-imkani/
[4] Örneğin, Mesih’in dirilişine dair tarihsel bir argüman. Bknz.. https://fidecultura.org/2021/10/09/isa-gercekten-olumden-dirildi-mi/

Tartışmaya katılın

Yazarın Diğer Makaleleri

Merak Uyandıran Gökyüzü

Tarih boyunca insanoğlunun en çok merak ettiği sorulardan ikisi sanırım şunlardır: Bu evrende yalnız mıyız? Dünya dışında bizimkine benzer şekilde yaşam olasılığının var olduğu bir başka gezegen var mı? Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden...

Alım Gücünün Ötesi (Devam)

Manevi zenginlik öncelikle kişinin kendisini fark etmesinden geçer. Antik bilgelerin “kendini bil” düsturunda olduğu gibi insanın kendisini tanıması, neye sahip olup olmadığının bilincine varması önemlidir. İşte bu noktada insana dair kabullerimiz...

Alım Gücünün Ötesi

Malum bugünlerde ekonomi uzmanlarının vurgu yaptığı en önemli noktalardan birisi insanların alım gücü meselesidir. Bir kişinin maaşı artabilir; fakat alım gücü düşebilir. Bu da ülkenin ekonomisinin gidişatına bağlıdır. Alım gücü sahip olduğumuz...

FideCultura

Son eklenenler