Palmiye Pazarı – Ben Dünyayı Yendim 2.Bölüm

Bölümü oynat

Romalılar 8:28’de “Tanrı’nın kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz.” der. Acıyla, sıkıntıyla boğuşurken bu ayeti okumak, bazen bana çok zayıf bir teselli gibi gelir; ama bunun çok uzun süreci kapsayan bir ayet olduğunu gözden kaçırdığımı fark ederim hemen ardından. Her durumda iyilik için etkin olan Tanrı… Bu her durum benim bilincimin çok dışında büyük bir zamanı kapsar ve o her durumun hangi sonuçta nasıl etkin olacağını bilmeye benim gücüm yoktur. Belki zamanım da yoktur. O Tanrı’nın zamanında gerçekleşecektir; ama bildiğimiz bir şey vardır ki, İsa Mesih kendi örneğinden bize bunu verdiği için, bu biçimlenme, kutsallığa bürünme, ruhsal olarak olgunlaşma sürecinin zorunlu bir parçasıdır. Haksız yere acıya uğramak, sıkıntıya göğüs germek, buna direnmek, bununla yürümek… Ürün vermek için acıdan, haksızlıktan, sıkıntıdan geçmek gerekir. Öyle ki dünyanın adaletsizliğiyle karşılaşıp Mesih’in adaletini tekrar kucaklayabilelim.  

Bir başka yanıyla, acı çeken bir imanlı olarak Mesih’in acılarını dünyaya hayatımızda sunma fırsatını verir. Acı ve sıkıntıdan geçen kardeşlerin nasıl buna dayandığını, göğüs gerdiğini, nelerle bunları aştıklarını düşündüğümüzde birbirimizin yaşamından gayret buluruz. Bu bizi yüreklendirir. İsa Mesih çarmıhta acılara, haksızlıklara dayanarak gün be gün çarmıh yolculuğunda bunlara göğüs gererek bize örnek olur. Bize yetkinleşme yolunu açar. Kutsallığa giden yolda öncümüz olur. Mesih’in çarmıhı, bizimle acılar paylaşan Tanrı’nın sevgisinin bir kanıtı olur.

Haksızlıklara dayanmakla ilgili John Stott “Hristiyanlığın Temelleri” kitabında şöyle bahseder: “Haksız yere acı çekmek, imanlı kişinin Tanrı’dan aldığı çağrının bir parçasıdır. Mesih, izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu. İsa Mesih, günahsız, suçsuz, hilesizdi. Ona hakaret edildiğinde karşılık vermedi, acı çektiğinde öç almaya kalkışmadı. Kötülüğe karşılık kötülük vermektense, davasını adaletle yargılayan Tanrı’ya bıraktı.”

Bu süreci geçiren, haksız yere acıya, sıkıntıya maruz kalan kişiler, kiliseler dünyanın çevresinde hala mevcut ve bizler de bunlara katılabiliriz dualarımız aracılığıyla. Şimdi tekrar hatırlayabiliriz. Haksız yere acı çekerken zaman zaman kendimizi çok derinlerde bocalarken buluruz; ama başımızı kaldırıp önce Tanrı’ya bakabilirsek eğer ve bazen sadece Tanrı’ya bakabilirsek eğer, bizi sevdiği için yaşadığımız acıların tümünden geçen sıkıntıya dayanan bir Tanrı görürüz. Bunu aslında şöyle de test edebiliriz. Kimin yanında kendimizi güvende, rahat ve anlaşılır hissederiz? Derdimizi, sıkıntımızı hangi özelliğe sahip insanlarla paylaşmayı isteriz? Bu benim için neredeyse her zaman acıdan, sıkıntıdan çokça geçmiş, dayanmış, direnmiş, bunlara göğüs germiş kişiler olur. Kendimi onların yanında daha güvende, daha anlaşılmış hissederim. Desteklendiğimi hissederim ve Mesih bunun doruk noktasıdır. Biz birbirimizden bu gücü alabiliyorsak, böyle insanlara güvenip içimizi dökebiliyorsak, Mesih’in bunu bizim için yapacağı çok daha kesin değil midir?

Haksız yere acı çekerken, eğer Rab’bin yardımını kilisesi aracılığıyla göstereceği desteği ya da kendi Kutsal Ruh’undan vereceği rehberliği ne yapacağımızla ilgili yönlendirişini beklemezsek ne olur? Bunu reddedip kendi yollarımıza bakarsak, haksızlıkla acıyla birlikte sadece baş başa kalmayı, dışarıya kendimizi kapatmayı tercih edersek ne olur? Bu süreci O’na tapınarak geçirmezsek ne olur? Öncelikle Rab’bin gücünü yadsımış oluruz. O’nun bunu göğüslemeğe kadir olduğunu, çarmıhta zaten bizim için bunları da yüklendiği gerçeğinden kendimizi uzaklaştırmış oluruz. Tapınmadan uzaklaşmış oluruz. O’na olan güvenimiz sarsılır. Mesih daha güvensiz, güçsüz olduğu için değil, biz bu yolu O’nunla yürümeyi seçmediğimiz için olur bu. Sonra Rab’bi suçlamaya başlarız. Zaman ilerledikçe bu kendimizi suçlamaya dönüşür. Karanlığın içinde daha fazla debeleniriz. Mahkûmiyet almaya, bağışlandığımız gerçeğinden uzak durmaya başlarız. Lütfu deneyim etmemeye başlarız. Diğer insanlara ve kendimize karşı yargılı tutumumuz artar. İsa Mesih bunu yürekteki sevginin soğuması olarak da tarif eder. Son günlerin belirtilerinden biri olarak, kötülüklerin artmasıyla yüreklerindeki sevgi soğuyacak, der. O yüzden haksızlıkla mücadele ederken, acıyla güreşirken, Tanrı’ya yakın olmak, diğer bütün ihtimallerle karşılaştırılamayacak kadar güvenli bir alandır. Tanrı her zaman kötülükle ilgili sorularımıza cevap vermez belki; ama kötülüğün, acının karşısında cevap olarak kendini verir. Sorularımızın cevabı olmasa bile, kötülüğü nihai olarak ortadan kaldıracak olan Tanrı ile birlikte olmanın bereketi başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

Acı sorununa Tanrı’nın cevabını arayıp bulamadığımızda İsa’nın kendisinin kötülüğün cevabı, kötülüğü nihai olarak kaldıracak çözüm olduğunu ve başlayan kutsal haftada dirilişin olması için önce ölmenin gerektiğini yeniden anımsayalım. Önce acıdan ve sıkıntıdan geçmemiz gerektiğini ve böylelikle yüceliğe, dirilişe, zafere kavuşacağımızı anımsayalım. Mesih’in çarmıh yolculuğunda O’nu bugün kral olarak karşılarken, yaşamlarımızdaki yönetici otoritesini bir kez daha sayarken, O’nun acılarıyla birlikte özdeşleşmek, değişmek, dönüşmek üzere çarmıh yolculuğuna başlayalım.

Yazan: Senem Ekener

Senem Ekener
Tarafından yayımlandı
Senem Ekener
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 151

Tatlı, Acı

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde...

Bölüm 150

Ateizmin Sonu

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 137