Benim İçin Bir Yer

Bölümü oynat

Eğer Mesih’i yüzüstü bırakan tek kişinin kendiniz olduğunu hissediyorsanız, İncil yazarlarının insan tabiatının sıradanlığını bizzat ortaya koyduklarını hatırlamanız gerekir. Getsemani Bahçesi’nde Mesih’in çarmıh yolculuğuna başlayacağı o gece, öğrencilerinin ne kadar zayıf durumda oldukları ortadadır. Keder dolu o saatinde öğrencilerinin yanına dönen İsa, onları tekrar tekrar uyurken bulur ve “Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız!” der (Matta 26:40).

İsa onlardan bir hak talep etmemiş, yalnızca kibarca onların desteğini rica etmiştir. Bir Kral’ın tebaasına böyle bir üslupla konuşması hayalin ötesindedir. O saatte arkadaşlarının duygusal terk edişiyle yüzleşmiş ve tutuklanmasının ardından bunu fiziki terk edişleri izler: “O zaman öğrencilerin hepsi O’nu bırakıp kaçtı” (Matta 26:56). Üstelik kendi öğrencilerinden biri tarafından ihanete uğrar.

Onlara çok şey verir.
Çok az şey ister.
Gene de onlar O’nu yüzüstü bırakırlar.

İsa’nın onlara cevabı ne olur? Çarmıha tek başına gider ve orada hem onların hem bizim adımıza yakarır: “Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar!” (Luka 23:34).

Çarmıh olayının ardından Onikiler’in omuzlarındaki suçluluk, keder, pişmanlık ve başarısızlık yükünü ancak hayal edebiliriz. Her birinin kişisel tepkisini burada inceleyemeyeceğimizden, içlerinden birini seçelim, adı “Tomas” olanı… Kuşkucu Tomas’ı. Çünkü onu “kuşkucu” kalıbına sıkı sıkıya sokmak, zekasını ve Efendi’nin onayını önemsememek olacaktır. Unutulmamalıdır ki, Rab kendisiyle ilgili en büyük beyanlarından birini Tomas’ın bu sorgulayıcı tutumuna karşılık olarak verir: “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” (Yuhanna 14:6).

Tomas, bir iman savunucusunun soru-cevap kısmında rastlamak isteyeceği türden bir beyindir. Zeki, araştırmacı, içten ve sağlam kanıtlara açık…

Şimdi bunun ışığında çarmıh sonrasında olanlarla ilgili bazı sorulara bakalım. İsa’nın diğer öğrencileri can korkusuyla kilitli bir odada bekleşirken, Tomas’ın nerede olduğunu hiç merak ettiniz mi? Acaba oldukça yoğun geçen hafta içerisinde bir türlü yapmaya fırsat bulamadığı “yapılacaklar” listesini mi tamamlamaya çalışıyordu? Pek olası değil. Kendi köşesine çekilmiş, küçük arkadaş grubuyla kaynaşmaktan mı çekiniyordu? Bu da pek olası görünmüyor. Eğer diğer öğrenciler korku nedeniyle saklanıyorsa, onu dışarda tutan neydi? Yoksa sorgulayıcı ve cesur ruhu mu iş başındaydı? Yoksa Mesih’in “O, üçüncü gün dirilecek” (Matta 20:19) sözünü hatırlayarak mezarın yakınlarında tüm geceyi uykusuz geçirerek nöbet mi tutmuştu?

Ya da size farklı bir soru sorayım. İsa neden öğrencilerine aralarında Tomas’ın olmadığı bir zamanda görünmeyi seçti? Belki de Frederick Buechner’in şu sözleri bize bir ipucu verebilir: “Eğer Tanrı kendisini şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde açıklasaydı, beni bu süreç içinde bir şekilde yok saymış olmaz mıydı?  Eğer şüpheye yer yoksa bana da yer yok demektir.”

On üçüncü yüzyılda Thomas Aquinas, Tanrı’yı entelektüel olarak anlama zayıflığımız nedeniyle bize benzetmeler ve imgeler kullanarak konuşmak zorunda kaldığını vurgulamıştır. On altıncı yüzyılda John Calvin, Tanrı’nın bizim zayıflığımıza uyum sağladığını söylemiştir. Calvin’in düşüncesine göre Tanrı sınırlarımızı bilir ve tüm resmi göremediğimiz için bize önemli noktaları vurgulayarak içeriğe dair güvenilir bir rehber sunar.

Kuşkuculuk adlı kitabında Alister McGrath, tarihten gözlemler vererek konuyu perçinleyen etkili bir tasvir sunar. Yıldızları görmek ya da Samanyolu’na bakmak istediğimizde, bunu gün ışığında yapamayacağımızı hatırlatır. Gece olana dek beklememiz gerekir. Yıldızlar gündüz boyunca orada dururlar; ama gene de onları göremeyiz. Gözlerimiz onların ışığını gün ışığında ayırt edemez. Yıldızların var olmak için karanlığa ihtiyacı yoktur- ama onları göreceksek ve hâlâ orada olduklarına kendimizi ikna edeceksek, bizim karanlığa ihtiyacımız vardır!

Tomas’ın böyle bir ana ihtiyacı vardır. Kendi karanlığına ihtiyacı vardır; böylece ışığı görebilecektir. Tanrı bir kişiye özel vahiy anını hazırlayacak kadar çok mu ilgilenir? İncil yazarı, Tomas’ın bir hafta kadar süren bir düşünme döneminden geçtiğini söylemiştir. İlk defasında Tomas’ın yokluğunda öğrencilere görünen Rab, bu kez bir hafta sonra Tomas’a görünmeyi seçmiştir. İsa neden bu kadar beklemiştir? Belki de Tomas’ın çok ihtiyaç duyduğu süreyi ona vermek istemiştir.

Tomas’ın o uzun günler ve geceler boyunca neler düşünmüş olabileceğini hiç aklınızdan geçirdiniz mi? İsa’ya ilişkin anıları, dağdaki vaazı, fırtınanın dinmesi, Lazar’ın dirilmesi, Bartimay’ın iyileşmesi, kuşkusuz ortadaydı. Kanıtların tümü zamanda geriye doğru yolculuğa çıkan Tomas’ın zihninde etkili biçimde sıralanıyordu.

Tomas’a bu yolculuğa çıkması için süre verildi. Ona bir açıklık tanındı. Ona bir başka şans daha verildi. İsa’nın yüreğinde onun gibi birine de yer olduğunu anlamasına izin verildi. Kısa bir süre için, Tomas’ın yararına ışıklar karartılmış ve o haftanın karanlığı içinde yıldızlar parlamaya başlamıştı.

Yazar: Arun Andrews
Çeviri: Senem Ekener

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 163

Kendimize Gelmek

İncil’de İsa’nın anlattığı “Kayıp Oğul” benzetmesinde gözden kaçırılması kolay bir ifade vardır. Öykünün dönüm noktasında...

Bölüm 159

Ben Laertesim

Shakespeare’in Hamlet’i çoğumuzun asla girmeyeceği kötü bir vaziyete düşmüştür. Amcası babasını öldürmüş ve ardından kral olmak için...

FideCultura
Bölüm 160