Huzuru Bulmak

Bölümü oynat

J.P. Moreland’in “Huzuru Bulmak” kitabı 2020 yılında Terapi Kitap’tan çıkan ve Ayşe Ulucak tarafından Türkçeye kazandırılan kitabıdır. Yazar kitabında kaygıyı yönetmek ve iç huzuru geliştirmek için küçük, ama derin, bütüncül bir kaynak sunar. Bir filozof ve teolog olarak geçmişini kendi anksiyete ile mücadele deneyimleriyle birleştiren Moreland, ruh sağlığına hem psikolojik hem entelektüel hem de ruhsal açıdan titiz hem de son derece şefkatli, benzersiz bir yaklaşım sunar.

Kitabın öne çıkan özelliklerinden biri Moreland’ın kendi anksiyete ve depresyon mücadelesi hakkındaki içten paylaşımlarıdır. Kişisel yolculuğunu anlatırken, bunu aynı sorunla mücadele eden başkaları için kendi kendine yardım rehberine dönüştürür. Savunmasız olmak konusundaki istekliliği sadece içinden geçtiği mücadeleyi bizlere olduğu gibi sunmasına aracılık etmez, aynı zamanda benzer zorluklarla karşılaşanlara umut ve cesaret verir.

“Kaygıya eğilimliyseniz stres bir numaralı düşmanınızdır, ama benim için öyle olduğunu düşünmüyordum. Ne de olsa seçkin bir profesör ve bir Hristiyan “önderdim”, bu ne anlama geliyorsa artık.” (s.18)

“Ayrıca ben yaşını almış bir Hristiyan önderdim. Elbette ilaçlara ihtiyaç duyacak kadar zayıf değildim! Bu, sadece İncil’i okuyarak, kiliseye katılarak vb. ile çözülebilecek manevi ve duygusal bir konuydu. Bir bedenim ve beynim olduğunu ve Tanrı’nın görüntüsünde bütüncül yaratılmış bir insan olarak her bir yönümün bir diğerini etkilediğini göz ardı ediyordum.” (s.119)

Özellikle bir Hristiyan olarak ruhsal bir mücadele içinde olmanın utancı, imanda yetersizlik hissi ve yargılanma korkusu belki de hem psikolojik ve özellikle de psikiyatrik destek almak konusunda inananların içinde bulunduğu mücadeleyi açık bir dille ifade eder Moreland. Aynı zamanda bu ifadeyi İncil öğretilerinin temeline de dayandırarak savunmasını Kutsal Kitap bağlamında da pekiştirir.

“Antidepresan alma ihtiyacı duyan hiç kimsenin en ufak bir utanç, maneviyattan uzak olma hali ya da imanında zayıflık hissetmemesi gerektiğini fark etmek önemlidir. Aslında kişinin böyle bir yardımla kendine yararlı olması fikri İncil’in bütüncül antropolojisine uygundur.” (s.34)

Moreland anksiyetenin birçok farklı yönünü ele alarak kapsamlı bir uygulama ve strateji için bir araç seti sunar. Bilişsel-davranışçı teknikler, EMDR ve farkındalık egzersizlerinden, dua ve meditasyon gibi manevi disiplinlere kadar hem zihne hem de ruha yönelik dengeli ve bütünsel bir iyileşme yolu çizer. Kitap, her biri anksiyetenin üstesinden gelmenin farklı yönlerine odaklanan dört ana bölüm etrafında toplanır. Moreland, anksiyetenin biyolojik ve psikolojik temellerini araştırarak başlar ve okuyuculara bu koşulların nasıl geliştiği ve ortaya çıktığı konusunda net bir tablo çizer. Bu bilimsel açıklamalar da anksiyetenin fizyolojik temellerini aydınlattığı ve kaygı ile mücadele edenler için deneyimi normalleştirdiği için çok önemlidir.

Sonraki bölümlerde Moreland, anksiyeteyi yönetmek için pratik uygulamaları inceler. Bilişsel olarak değişimin önemini vurgulayarak, okuyuculara olumsuz düşünce kalıplarına meydan okuma ve bunları değiştirme teknikleri konusunda rehberlik eder.

Şükür, öz şefkat ve farkındalığın gücü hakkındaki görüşleri özellikle değerlidir ve okuyuculara daha huzurlu ve dirençli bir zihniyet geliştirmeleri için somut araçlar gösterir.

“Istıraplarımız -özellikle kaygı ve depresyondan muzdaripliğimiz, bizi birbirimizden ayırmak yerine birbirimize bağlayabilir. Psikolog Kristin Neff’in derin bilgeliğiyle söylediği gibi ‘İnsan olmamızın ortaklığına eriştiğimiz zaman yetersizlik hislerini ve hayal kırıklığını herkesin paylaştığını hatırlarız. Öz merhameti kendine acımadan ayıran şey de budur. Kendine acıma “zavallı ben” derken, öz merhamet herkesin acı çektiğini hatırlar ve hepimiz insan olduğumuz için bizi rahatlatır. Zor zamanlarımda benim hissettiğim acı, zor zamanlarında senin hissettiğin acının aynısıdır.’ ” (s.50)

Moreland elbette ki kaygının manevi boyutlarına değinirken, aynı zamanda inancın ve ruhsal pratiğin öneminin altını çizer. Hristiyan geçmişinden yola çıkarak, dua, Kutsal Kitap ve kilisenin destek duygusunu beslemedeki rolü üzerinde durur. Bununla birlikte iyileşme sürecinde pratik uygulamaları rutine dönüştürmenin öneminin, anksiyeteyi yönetebilmenin hızlı bir çözüm değil, tutarlı bir çaba gerektiren bir yolculuk olduğunun önemini vurgular.

“Yaşamımıza gelen her şeyi, özellikle panik ataklar veya yoğun kaygı nöbetleri gibi zor şeyleri, biçimlenme ve büyüme ya da deformasyon ve düşüş için bir fırsat olarak göreceğimiz bir noktaya ulaşmak önemlidir. Bir şeyi nasıl etiketlediğimiz/adlandırdığımız duygusal yaşamımızda büyük bir fark yaratır. Fakat hepimiz biliyoruz ki biçimlenme tepkisi elde etmek kolay değildir. Hepimizin hayatında minnettarlığa engel olan şeyler vardır: olumsuz olma ve endişe etme alışkanlığı, başkalarına bağlı olduğumuzu kabul edememe, içsel psikolojik çatışmalar, daha şanslı olduğunu düşündüğümüz başkalarıyla kıyaslamalar yapma, kurban psikolojisine girme veya geçmişte bir ıstırap çekmiş olmak. Tanrı’ya güvenerek, düzenli olarak duruş alıştırmalarına gireriz. Böylece biçimlenme tepkisi zamanla karakterimize işlenir. Hayatı şükretmeye sürekli bir davet olarak görmeye başlayabiliriz. Ve minnettarlığın öncelikli olarak bir his olmadığını akılda tutmak önemlidir. Aksine, o temelde, kişinin hayata olumlu bir yaklaşım takındığı bir duruştur.” (s.110)

Yazar: Serda Ayık Sez

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 169