Sessiz Boşluklar

Bölümü oynat

Şehrin gürültüsünden uzak, doğadaki sesleri oldukları gibi, en son ne zaman dinlendiniz? En son ne zaman sessiz olarak tanımlayabileceğiniz bir yerdeydiniz? Siz de benim gibi kalabalık ve hayli meşgul bir şehirde yaşıyorsanız, gürültü sürekli arka planda duymak zorunda kaldığınız bir şeydir. Trafiğin uğultusu, uçağın sesi, iskeleye yanaşan geminin sesi, tren düdüğü… Tüm bunlar birleştiğinde yüksek sesli bir karmaşa ortaya çıkar. Buna bir de müzik setinizin, televizyonunuzun ve bilgisayarınızın sesini eklerseniz, yapay olmayan herhangi bir sesi duyabilmemizin bir mucize olduğunu görürsünüz.

Zaman zaman dünyamdaki tüm bu dış sesleri kapatıp sadece dinlemeye odaklanıyorum. Bu şekilde bilinçli bir dinleme, bana adeta yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Kapımın önünü süpüren rüzgârı, bilgisayarımın klavyesine çarpan parmaklarımın çıkardığı sesi, sokak köpeklerinin havlamasını, sokağın karşısında oyun oynayan çocukların çığlık ve kahkahalarını ve kuşların, yemek ararken ya da dişilerini etkilemek için çıkardıkları birbirinden farklı şakımalarını duyabiliyorum. Hala denemediyseniz, bunu bir gün mutlaka denemenizi tavsiye ediyorum.

Ses ekolojisti Gordon Hempton’a göre, modern dünyada sessizliği bulmak çok zor bir şey. “Sessiz bir yer, günışığında 15 dakika boyunca insan tarafından yaratılmış hiçbir ses duymayacağınız bir yerse eğer, Avrupa’da sessiz bir yer yok demektir.” diyor Hempton ve devam ediyor: “Mississippi Nehri’nin doğusunda da böyle bir yer olmayabilir. Amerika’nın batısında da?” Yani sonuç olarak bizler, gerçekten gürültülü bir dünyada yaşıyoruz. Birçok kişi, sessizliğin gürültüsüzlük olduğunu varsayar, ama durum böyle değildir aslında. Hempton şöyle yazıyor: “Gerçek sessizlik, hiçbir sesin olmaması anlamına gelmez. Sessizlik, bütün mekanik titreşimlerin yok olduğu, sadece en doğal haliyle, doğanın tüm seslerinin kendini gösterdiği bir durumdur. Sessizlik, her şeyin rahatsız edilmeden varoluşudur.”

Hemtpon’ın tarif ettiği bu sessiz yerlerden birine ben de bir kez denk geldim. İnsan ve hayvan sesi dâhil, hiçbir ses duymamıştık. Etrafta sadece ufak bir derenin hafif şırıltısı ve çevremizde dans eden rüzgârın sesi vardı. Doğanın sesini duyabilmek, insan yapısı seslerin bombardımanı altındaki dünyamızda beklenmedik ve oldukça nadir sahip olabildiğimiz bir hediyedir. Gerçi, sık sık bu gürültüyü birilerini ya da bir şeyi gerçekten dinlememek için bir dikkat dağıtıcı olarak kullandığım da oluyor. Genellikle kendi meşgul hayatım yüzünden etrafımdaki sessizliği bastırıyorum. Günümü sürekli hareket ve aktivitelerle dolduruyorum, böylece dikkat etmek, kulaklarımı hem etrafımdaki sesleri hem de kendi kalbimin ve zihnimin sesini dinlemek için açmak için nadiren fırsat bulabiliyorum.

Dürüst olmak gerekirse, bazen gerçekten dinlersem duyabileceklerimden korkuyorum. Elbette, sessizliğe dikkat etmek her zaman etrafımızdaki doğanın seslerini dinlemek kadar iyi niyetli ya da keyifli değildir. Bilinçli olarak sessizliği korumak bize sürekli olarak, bu devasa evrendeki küçüklüğümüzü hatırlatır ve derinlerde yatan duygu ve düşüncelerimizin bazılarını gün ışığına çıkarır. Kulaklarımızı dışarıdaki seslerden temizlediğimizde, kendi düşüncelerimizi duyarız. Bu sessizlikte yükselen düşüncelerin bazıları çirkin, çarpık ve karanlıktır. Sessizlik içinde dinlemek, sahte tavırlarımızı, kibrimizi, yanlış davranışlarımızı, ikiyüzlülüklerimizi ve kendimize atfettiğimiz büyük değeri ortaya çıkarır. Saklanacak yer çok azdır. Bütün kırgınlıklarımızla, kendimizle baş başa kalırız. Fakat kararmış kalplerimiz ve zihinlerimizdeki düşünceleri dinlemek, bize yeni düzenlemeler ve değerlendirmeler yapmak için bir fırsat verir. Bu, bize yenilenme olanağı sağlar.

Sessizliğe dikkat etmenin ve dinlemenin bize verdiği hediyeler vardır; hayatımıza yeni bir yön çizmemiz gerektiğine dair bir sezgi ve sadece kendimizi değil, başkalarını da daha fazla dinlememiz için yaratacağımız bir alan gibi… Eğer bunu yapabilirsek, belki de Tanrı’nın içimizdeki sakin ve fısıldayan sesini duyabiliriz. Yazar Alan Jones şöyle yazmıştır: “Sessizlik, sonunda insanı rahatlatan ve iyileştiren bir deneyime dönüşebilir.” Sessizlik için yer açtığımızda, Tanrı’yla karşılaşabileceğimiz bir alan yaratmış oluruz. Sürekli bizim konuştuğumuz duaların aksine, Jones dinleme durumunu “Her gün kendimizi eşikte tutup orada durmaya istekli olmak” olarak tanımlıyor. Bizlere şunu öneriyor: “Hayatımızda sessizliği yarattığımızda, hayatlarımızın telaşlı çevresinden çıkıp kendimizi niteliklerimize göre sınıflandırmadan ya da herhangi bir bilgi eklemeden görebileceğimiz sessiz bir içsel alana sahip oluruz.“

Sessizliğe dikkat etmek sadece etrafımızdaki duyulmayan sesleri duymaya çalışmak ya da dindar bir sabırla bütün uyaranlardan uzaklaşmak değildir. Tam tersine bu, kalbimizi ve zihnimizi gerçekten önemli olan seslere dikkat etmek üzere ayarlamak anlamına gelir. Hristiyanlar için dua eder gibi dinlemek, kalplerimizi Tanrı’nın sesini duyabilecek şekilde ayarlama fırsatını ortaya çıkarır. Gerçekten de çoğunlukla Tanrı’nın yüce varlığı karşısında verilebilecek en uygun tepki, sessiz bir kalptir. Çok eski bir peygamber, Habakkuk, şöyle yazmıştır: “Oysa RAB kutsal tapınağındadır. Sussun bütün dünya O’nun önünde.” (Habakkuk 2:20)

Sessizliğe dikkat etmek, kendi hayatlarımızı ve Tanrı’nın konuşmasını duyabilmemiz için bize harika bir alan yaratır. Bu, gürültülü dünyamızın yeniden kazanması gereken bir disiplindir. İncil’de İsa’nın sık sık kendini günlük gürültülerin dışına çekip dua etmek için “sessiz yerlere” gittiği yazar. İsa, sessiz yerlerin, bilinçli olarak dünyadan çekilip etrafındaki gürültüyü dışarıda bırakmanın ve Tanrı’nın sesine dikkat etmenin önemini biliyordu. İncil’de bahsedildiği gibi, sessizlik, genellikle yalnızlıkta bulunur. Fakat bu yalnız ve sessiz yerlerde, Tanrı’nın sakin ve bize fısıldayan sesi vardır.

Yazar: Margaret Manning
Çeviri: Senem Ekener

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 178

Neden Dua Ederiz?

Hepimizin çok istediğimiz, olması için saatlerce hatta günlerce dua ettiğimiz ama bir türlü gerçekleşmeyen dualarımız mutlaka vardır. Peki...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 174