Kapının Yanlış Tarafında

Bölümü oynat

İngiliz filozof ve toplum eleştirmeni Bertrand Russel yirminci yüzyılın en
büyük zekâlarından biri olarak kabul edilir. Yazdığı otobiyografide, Russel
kendi ölümünü “hiçliğin gecesi” sözcükleriyle tanımlamıştır. Russel şöyle
devam eder: “Karanlık her zaman vardır ve ben öldüğümde, içimde de
karanlık olacak. Artık ihtişam ya da genişlik olmayacak; sadece bir an için
önemsiz bir şey yaşanacak ve sonra hiçlik gelecek.”

Yüzyıllar önce bu konuda fikirlerini beyan etmiş olan bir başka büyük zekâ,
İsa’nın öğrencilerinden Pavlus, bu konuda belirgin biçimde zıt fikirlere
sahiptir. Pavlus kendi ölümünü heyecanla bekliyor ve şöyle diyordu: “
Çünkü benim için, yaşamak Mesih’tir, ölmek kazançtır. … Dünyadan ayrılıp
Mesih’le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi.” (Filipililer 1:21 – 23)

Aradaki fark, göz alıcıdır. Fakat her ikisinin sözlerinin altında yatan şey, çok
farklı iki biçimde de ifade edilmiş olsa da aslında bir yabancılaşma hissidir.
Russel’da bu yabancılaşma, hayatın geçiciliği ve ölümün mutlaklığına
baktığında gördüğü karamsar “hiçlik hali” olarak ifade edilmiştir. Havari
Pavlus’taysa, kendisini bu dünyada tamamen bir yabancı gibi görmesinden
kaynaklanan bir yabancılaşma hissinin derin ve sürekli farkındalığı ölümü
hevesle beklemesine sebep olmuştur.

Aslına bakarsanız, tarih boyunca birçok kültürde yabancılaşma hissi farklı
kişilerce ifade edilmiş ve sayısız biçimde yorumlanmıştır. Bazı insanlara
göre, derin bir izolasyon ve uzaklık hissi hayatın anlamını ve umudu çalan
bir hırsıza dönüşür. Neden buradayım? Hayatım bir amaca hizmet ediyor
mu? Ve bir koro, sürekli aynı şeyleri söylemeye başlar: “Sen ve ben, yaşar
ve ölürüz. Dünya hala dönmeye devam eder ve biz bunun sebebini bile
bilmeyiz. Sebebini bilemeyiz. Sebebini bilemeyiz.”

Fakat bazı insanlar için bu his farklıdır. Onlar, dünyayla uyumlu, güzel ve
mutlu bir eve sahip olsalar da kendilerini yuvalarında hissedemezler, çünkü
şu anda bağlantıları kesilmiş olan başka bir şeye yeniden kavuşma
arzusuyla doludurlar. Güzelliğin ruh için önemini, yiyeceklerin vücut için
önemine benzetirsek, bu tuhaf bir yiyecektir, çünkü onu yedikçe açlığınız
artar. Ormanın içinde yapacağınız bir yürüyüş, gördüğünüz umut dolu bir
şey ya da dilinize dolanan bir melodi bu yoksunluk hissini, çok yakında ama
bir yandan da bütünden çok uzakta olma farkındalığını tetikleyebilir.

Bunun için bence, bu yaygın yabancılaşma ve bu dünyadan daha fazlasını
istemeye dair özlemin anlamı, aslında bizlerin gerçekte bu dünya için değil
başka bir yer için tasarlanmış olduğumuzdur. C.S. Lewis’in çıkarımı da bu
fikri destekler. Lewis, şöyle yazmıştır: “Bizler, sözcüklere dökülmesi çok zor
olan, başka bir şey isteriz; bizler gördüğümüz güzellikle bir olmak, onun
içine işlemek, onun bir parçası olmak isteriz. Şu anda bizler, dünyanın
dışında, kapının yanlış tarafındayız. Sabahın tazeliğini ve saflığını fark
edebiliriz, ama bunlar bizi taze ve saf hale getirmez. Etrafımızdaki ihtişamın
arasına karışamayız. Fakat Yeni Antlaşma’nın tüm sayfalarında, bunun her
zaman böyle olmayacağına dair bir sürü söylenti vardır. Bir gün, Tanrı
dilediğinde, biz de güzelliğin içinde olacağız.”

Belki de bu yabancılaşma hissi göründüğü kadar korkunç bir durum değildir.
Belki de bu his, bir başka Krallığın var olduğunun ve bu Krallığın bizim
içimizde açık bir kapıyla bizi beklediğinin küçük bir işaretidir? Bizi bu
dünyadan uzaklaştırıyor görünse de aslında ait olduğumuz yeri bize
hatırlatıyordur. Özlemimiz o yerin var olduğunu doğrular. Peki, ya
hepimizde var olan, bütünlüğe ve tamamlanmaya karşı içgüdüsel açlığın
kendisi, tam olarak doyulacak bir masa olduğunun işaretiyse? Mesih’in
sözleri, her zamanki gibi umudun devasa koridorlarında yankılanıyor: “
Çıkıp yolları ve çit boylarını dolaş, bulduklarını gelmeye zorla da evim
dolsun.” (Luka 14:23)

Yazar: Jill Carattini
Çeviri: Senem Ekener

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 178

Neden Dua Ederiz?

Hepimizin çok istediğimiz, olması için saatlerce hatta günlerce dua ettiğimiz ama bir türlü gerçekleşmeyen dualarımız mutlaka vardır. Peki...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 180