Kaygı Tuzağı

Bölümü oynat

“O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.” (Matta 6:34) Bu ayet sıkça tekrar ettiğim ve üzerine düşündüğüm ayetlerden biridir. Bu ayette çok önemli bir konunun üzerinde durulduğunu düşünüyorum.

Gün içinde birçok sorunla boğuşabilir, günün sonu geldiğinde bazı problemleri halletmiş, bazılarını da eksik bırakmış olabiliriz. Bu gayet normaldir. İşte yukarıdaki ayet burada işin sonlanmasının gerekli olduğunu vurgular. Çünkü yarınki veya daha ileri tarihli işler için zihinsel etkinliği devam ettirmek büyük bir hatanın önünü açabilir. O an için sorunu halletme adına eyleme geçilebilecek hiçbir olanak olmasa da düşünmeye devam edebiliriz. Gitgide büyüyen bu döngü, bu düşünsel anlayış yavaş yavaş alışkanlık haline gelebilir. Artık huzuru unutturan kaygı süreçleri insanın düşünce sistemine dahil olur.

Kaygı hâkim olduğunda temiz bir zihinden uzaklaşırız. Dağınık ve düşünceli bir halde anın sihrini kaçırıp suskun ve içe kapalı bir hale dönüşürüz. Bizi meşgul eden düşünceler zihnimizde dönüp durur. Boş kaldığımız en ufacık zamanda bile zihin rahat olmaz. Bu dipsiz kuyu sosyal olarak ve fiziksel olarak bizi geri çeker. Kaygı hali kişiyi pasif ve faydasız hale getirir.

Ayrıca mantıksal açıdan da bir karşılığı yoktur. Yarının veya daha uzak geleceğin sorunları için çözüm bulacağını iddia etmek, ortaya çıkacak sonsuz sayıdaki olumlu veya olumsuz değişkeni yok saymak anlamına gelir. Beklenmedik iyi bir haber bütün bir sorunu çözebilir. Tam tersi çok olumsuz bir olay tasarladığımız bütün planı yok edebilir. Bu iki zıt kutbun arasında olumlu ve olumsuz birçok gelişme yaşanabilir ve bunlar da fazlasıyla sorunun çözüm yollarını değiştirebilir. O zaman günün getirdikleriyle problemi yavaş yavaş çözerek  halletmekten başka elimizde ne kalır? Henüz belki zerresine hâkim olduğumuz, ancak gelecekte karşılaşacağımız problemlerle zihnimizi doldurmak bize ne kadar gerçekçi bir çözüm sunar?

Ayrıca belirsizliğe odaklanmak kişinin kendi elinde olan kıymetli şeyleri görmesini engelleyebilir. Tatile çıkmış bir aileyi düşünelim. Çocuklar denizde eğleniyorlar. Çocukların annesi güneşleniyor. Fakat baba düşünceleri ile baş başa kalmış dalgın ufka bakıyor. Ayın sonunu getirme, çocukların okul taksitlerini ödeme, bazı borçları kapatma, iş yerinde olan sorunların çözümü için yollar arama gibi düşünceler sırasıyla adamın zihninden geçiyor. Bu sorunların gerçek sorunlar olduğu kesindir. Ama tatilde olan kişinin, bu sorunlar ile güreşmesi o kişinin tatilini yapmadığı anlamına gelir. Hatta o kişinin tatil yapamayacak hale geldiğini gösterir. Bu problemlerin var olması, hak edilmiş bir rahatlamanın önüne geçmiştir. O zaman bu adam için, ancak hiçbir problem olmadan bir tatile çıkmak tatil yapmanın tek yol olur. Peki, hiç problem içermeyen bir hayat mümkün müdür? Mümkün gözükmüyor. O zaman bu kişi hiçbir zaman tatil yapamayacaktır. Elindeki bu konfordan hayatı boyunca kendi elleriyle men edilmiştir.

Bu kaygı davranışlarının altında zararlı bir his olduğunu her zaman hatırlamakta fayda vardır. Eğer bu bir his olmasaydı, tecrübelerden kaynaklanan bir durum olsaydı, kaygı ve panik halinde gelecek ile ilgili düşünerek birçok problemi şimdiye kadar birçok kez halletmiş olurduk. Bu tecrübeye dayalı olarak da kaygının sorun çözmede bir yöntem olduğunu düşünebilirdik. Fakat kaygılanmak çözümün en ufak bir parçası bile değildir. Hatta zihni meşgul ettiğinden olayın kendisine yararlı bir katkı sağlamamızı engeller. O zaman gerçek çözüm için bir ayrım yapmak oldukça önemli hale gelir.

“Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor.” (1. Petrus 5:8) Ayık olmak bir imanlı için önemlidir. Kaygı sanki çözüme giden yol gibi gözükebilir, ama bu İblis’in tuzağıdır. Kaygının vadettiği bulanık, karışık ve pasif bir zihne sahip olduğumuzda çözümden uzaklaşırız. İblis’in kendi istediklerini fısıldadığı kararmış ve umutsuz bir ruha sahip oluruz. Rab’bin esenliğinden, umudundan beslenmeyi amaçlarken, düşünsel tuzaklara kapılarak kükreyen aslanın yuttuğu, beslendiği biri haline geliriz.

Tanrı’nın bize gösterdiği yolu her gün bilinçli bir şekilde seçerek ruh sağlığımız için önemli adımları atmış oluruz. Yazının ilk satırında paylaştığım ayet kusursuz bir hayat vaat etmez. ‘Her günün derdi kendine yeter’ derken zaten uğraşmamız gereken şeylerin her gün olacağının altı çizilir. Her zaman günün getirdiği sorunlar neticesinde seçtiğimiz o kutsal yoldaki mücadelemiz devam edecektir. İlerisi için yapılacak şey doğru enstrümanları doğru yolda kullanmaya devam etmektir.

Hayat her zaman rutin bir şekilde ilerlemeyecektir. Karşılaştığımız ve çözdüğümüz sorunlarda ustalaşırken bizi kenara sıkıştıran, çaresiz hissettiren problemler de meydana gelecektir. Bu tür zamanlarda kötü hislerin çağırdığı yola girmeyi reddetmek gerekir. Alışkanlık haline getireceğimiz düşünce sistemleri burada devreye girer. Kaygıdan uzak, sakinliğin vermiş olduğu yetkinlikle problem analizine yönelmek çözüme giden yolu açacaktır. Bu zamanlarda dua edebilir ve Kutsal Kitap’a sarılarak Tanrı’dan bir yönlendiriş alabiliriz.

“Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” (1. Petrus 5:7) Tanrı bizim yanımızdadır. O’nda şifa bulacağımız bu ayette gayet açık bir şekilde anlatılmıştır. Tanrı bizim hiçbir şekilde kullanışlı olmayan yollarda vakit kaybetmemizi istemez. O, kaygıda boğularak bütün zihinsel aktivitelerimizin iptal olduğu bir akla sahip olmamızı istemez. Bizi kayırır. Esenliğimize önem verir.

“Sonuç olarak, kardeşlerim, gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli, hayranlık uyandıran, erdemli ve övülmeye değer ne varsa, onu düşünün.” (Filipililer 4:8)

Tanrı pak ve doğru olan yoldan bizi ayırmasın, ekilen kutsal tohumların verimli şekilde büyümesi için zararlı ve zehirli düşünsel süreçlerden bizi uzak tutsun.

Amin.

Not: Şunu belirtmekte fayda var. Bir insanın kaygılı olması genetik yatkınlıktan dolayı olabilir. Belki de kişi bir travmadan dolayı tetiklenerek kaygıya yönelme konusunda hassasiyet kazanmış da olabilir. Bu durumda profesyonel yardım almak gerekebilir. Yukarıdaki kişisel tespitler kaygının bir yanılsama olduğunun Kutsal Kitap ekseninde altının çizilmesi amacıyla kaleme alınmıştır.

Himmet Keçici
Tarafından yayımlandı
Himmet Keçici
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 198

Gerçek Mucize

Hristiyan olduktan sonra imanlıların tanıklıklarını paylaştıkları birçok video izledim. Videolardaki kişilerin başından mucize denebilecek...

Bölüm 194

Uygulayıcı Olmak

İncil’deki Yakup Kitabı’nda şöyle bir ayet vardır: “Çünkü sözün dinleyicisi olup da uygulayıcısı olmayan kişi, aynada kendi doğal yüzüne...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 197