Tanrı Bizden İbadet / Tapınma Beklerken Bencil midir?

Geçen günlerde karşılaştığım ve aslında içerik olarak önemli ve güzel bir soruyu burada dile getirmek ve sizlerle birlikte üzerine biraz da olsa düşünmek istiyorum. Çünkü biliyorum ki bu soru çoğu zaman bizlerin de aklına takılan bir soru olmuştur. Peki, nedir bu soru?

Tanrı neden bizlerden ona övgü sunmamızı, tapınmamızı (ibadet etmemizi) istiyor? Bu isteği bencilce ve kibirli bir istek değil midir?

Aslında ilk duyulduğunda kulağa gayet makul bir soru gibi gelmektedir. Fakat bu soru içerisinde gizli olan bazı varsayımlar da söz konusudur ve açıkça ortaya konulup tartışılması gerekir.

İlk varsayım, Tanrı’ya olan ibadetimizin –en azından Hristiyan inancı açısından– bir zorunluluk ilişkisi üzerine kurulu olduğu izlenimidir. Bu zorunluluk ilişkisini –eğer yaptığımız işi beğenmiyorsak ve mutlu değilsek– her gün işe gitme zorunluluğuna benzetebiliriz. Hâlbuki Hristiyan inancını benimseyen kişi bir tür imanın şartı olarak değil; ama doğal ve samimi bir ilişkinin ürünü olarak ibadetini, tapınmasını, övgüsünü Tanrı’ya sunmaktadır. Aslında bu konuyu en güzel açıklığa kavuşturan kişilerden birisi olan Oxford’lu Hristiyan düşünür C. S. Lewis’in sözlerine başvurarak tartışmaya devam etmek faydalı olacaktır. C. S. Lewis der ki:

Fakat övgü hakkında en açık gerçek –ister Tanrı’ya ya da başka bir şeye olsun– tuhaf bir şekilde benim gözümden kaçmıştı. Ben onu iltifat, onaylama ya da onurlandırma olarak düşünüyordum. Tüm zevkin doğal bir şekilde övgüye doğru taştığına hiç dikkat etmemiştim. Dünya adeta övgüyle çınlıyor –âşıklar sevgililerini, okuyucular favori şairini ya da yazarını, yürüyüşçüler kırsal yerleri, oyuncular ise oyunlarını över durur… Bence biz keyif aldığımız şeyi övmekten, yüceltmekten hoşnut oluruz. Çünkü övgü ya da yücelik sadece bir şeyi ifade etmez aynı zamanda zevki, keyif almayı da tamamlar. O belirlenmiş tamamlamadır.[1]

Sözün kısası Hristiyan ibadetinin özünde Tanrı’nın doğasına ve yaptıklarına karşılık olarak (tıpkı büyük bir virtüözün ortaya çıkardığı müziğe karşılık olarak ortaya konan övgülerde olduğu gibi) doğal olarak bizden taşan övgü sözleri vardır. Bu bir zorunluluk ilişkisine ya da yapay ve monoton bir duruma değil hayret, güzellik, huşudan kaynaklı doğal bir sürece işaret eder. Bu perspektiften bakıldığında bu bencilce bir yaklaşımdan ziyade aslında ibadet eden bizlerin de mutsuz olarak, sadece ve sadece yapmak zorunda olduğumuz için sergilediğimiz bir davranışın aksine az önce verdiğimiz örnekte olduğu gibi –tıpkı bir spor takımına duyduğumuz hayranlıktan dolayı yaptığımız tezahüratlara benzer şekilde– Hristiyan ibadeti, mutlu, sevinçli ve varlığımızın tatmin olduğu bir durumu nitelemektedir. Tabii ki burada mutluluktan kastedilen şeyin sadece duygusal bir refleks olmadığını belirtmek önemlidir. Tanrı, insandan rol yapmasını değil samimi olmasını ister. Çünkü O’ndan gizleyebileceğimiz hiçbir şey yoktur. Fakat sanırım bu konu bu yazının sınırlarını aşacağından, onu bir başka soru altında incelenmek daha faydalı olacaktır.

Günümüz teologları arasında Hristiyan ibadetinin özü konusunda derin düşünen kişilerden birisi olan John Piper’ın bu konudaki düşüncelerine yer vererek bu yazıyı noktalamak istiyorum:

Hedonizme karşı duyulan nefret birçok kilisedeki tapınma ruhunu öldürmüştür. Yüksek ahlaki davranışların bencillikten uzak olması gerektiği anlayışına sahip olursanız, o zaman en yüksek ahlaki davranışlardan biri olan tapınma sadece bir görev olarak algılanmak zorundadır. Tapınma sadece bir görev haline geldiği takdirde ise son bulur. Kiliselerimizde, tapınmanın en büyük düşmanlarından biri kendi yanlış yönlendirilmiş erdemlerimizdir. Kendi zevkimizi aramanın günah olduğunu düşünüyoruz ve bu nedenle erdemin kendisi yüreklerimizin özlemlerini hapseder ve tapınma ruhunu bastırır. Tapınma, Tanrı’nın görkemi için verilen şölende ziyafet çekmekten başka nedir ki?[2]

Yazar: Yeşua Özçelik

Kaynaklar:

[1] C.S. Lewis, Reflections on the Psalms. (New York: Harcourt, Brace & Co., 1958), pp. 93–97
[2] Kaynak: https://www.hristiyanlik.org/tapinma-hristiyan-hedonizminin-soleni/
Bu konudaki faydalı kaynaklardan birisi John Piper’ın “Tapınma: Hristiyan Hedonizminin Şöleni” adlı vaazının Türkçe metnine yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Tartışmaya katılın

Yazarın Diğer Makaleleri

Merak Uyandıran Gökyüzü

Tarih boyunca insanoğlunun en çok merak ettiği sorulardan ikisi sanırım şunlardır: Bu evrende yalnız mıyız? Dünya dışında bizimkine benzer şekilde yaşam olasılığının var olduğu bir başka gezegen var mı? Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden...

Alım Gücünün Ötesi (Devam)

Manevi zenginlik öncelikle kişinin kendisini fark etmesinden geçer. Antik bilgelerin “kendini bil” düsturunda olduğu gibi insanın kendisini tanıması, neye sahip olup olmadığının bilincine varması önemlidir. İşte bu noktada insana dair kabullerimiz...

Alım Gücünün Ötesi

Malum bugünlerde ekonomi uzmanlarının vurgu yaptığı en önemli noktalardan birisi insanların alım gücü meselesidir. Bir kişinin maaşı artabilir; fakat alım gücü düşebilir. Bu da ülkenin ekonomisinin gidişatına bağlıdır. Alım gücü sahip olduğumuz...

FideCultura

Son eklenenler