Tatlı, Acı

Bölümü oynat

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde diğerlerinin yararı için fazladan bir adım atarım. Ama bu iyimserlik Voltaire’in iğneleyici hicvi Candide’deki Pangloss’unki gibi bir iyimserlik değildir. Gemi batarken, her şeyin iyi olacağına inanmadığım gibi, Pangloss’un aksine sırf iyimserim diye batan geminin başıma gelen en iyi şey olduğuna da inanmam. Yaklaşan felaket karşısında korku ve endişeyle mücadele ederken yükselen suları boşaltmak için elimden geleni yaparım!

Genel iyimser tutumuma ve görünüşüme rağmen yine de kedere gömüldüğüm zamanlar vardır. Bu, usandıran bir bekleyişin büyüyen fırtınası ya da üzerime çöken ve umudumu batırarak beni hüzne boğan acı bir gelgit olabilir. Bazen yaşlanma sürecimizi ve ona karşı verdiğimiz umutsuz mücadeleyi düşündüğümde geliverir. Bazen de markette ödeme sırasında beklerken hayatı boyunca bu işi yapıp yapmayacağını merak eden kasiyere ya da oradaki bir görevliye baktığımda olur. Çoğu zaman da dünyamızı ve insanları baskı altında tutan zalimlik ve kötülük nedeniyle iyiliği göremediğimde hüzünlenirim. Toplumumuz tarafından unutulanlar, yani aramızda yaşayan sonuncular, itilmişler ve kaybolmuşlar için kederlenirim ve onlara yardım edecek ve boğulmaktan kurtaracak biri var mı diye merak ederim.

Bu zamanlarda matemin hayatlarımızdaki rolünü daha iyi anlarım. Kutsal Kitap’ın büyük bir bölümünün hem bireysel hem de toplumsal matem biçiminde olduğunu bilmek beni rahatlatır. Mezmurlar kitabı gibi antik İbrani edebiyatında bulunan matem temaları, insanları işiten ve en nihayetinde duygusal çalkantılarına yanıt veren, Tanrı’ya yönelik ızdırap, öfke, şaşkınlık, kargaşa, keder, elem ve protesto hislerinin derin feryatlarını temsil eder. Peygamberlik edebiyatı da aynı şekilde büyük keder ve sıkıntı zamanlarında Tanrı’ya yükseltilen en yürek burkucu haykırışların bazılarını içermektedir. Yeremya’nın feryadındaki ızdırap açıktır: “Neden sürekli acı çekiyorum? Neden yaram ağır ve umarsız? Benim için aldatıcı bir dere, Güvenilmez bir pınar mı olacaksın?” (Yeremya 15:18). Buna ilaveten Yeremya Yahuda halkı adına yalvarışta bulunur: “Ürün biçme zamanı geçti, Yaz sona erdi, Biz ise kurtulmadık” diye haykırıyorlar. Halkımın yarasından ben de yaralandım. Yasa büründüm, dehşete düştüm. Gilat’ta merhem yok mu, Hekim yok mu? Öyleyse halkımın yarası neden iyi edilmedi?” (Yeremya 8:20-22).

Yeremya’nın feryatlarını dinlerken, bu feryatların Tanrı’nın yargısını duyurmak için gönderildiği halka duyduğu derin sevgiden ileri geldiğini anlarım. Abraham Joshua Heschel’in vurguladığı gibi, “Yeremya hem Tanrı’nın hem de halkının acısını yakından anlayan biriydi. Halkın huzurunda Tanrı adına yakarışta bulundu. Tanrı’nın huzurunda halkının adına yakarışta bulundu.” Çoğu zaman kötülüğü iyilikten, karanlığı ışıktan daha çok seven dünyaya baktığımda kedere boğulurum. Ancak yine de Yeremya gibi aynı insanların acısına yakınlık duyarım. Kendi üzerlerine yükledikleri çıkmaz durumlara, kötü seçimlerine ve bencil tutkularına kederlenirim. İsa’nın kendi zamanındaki halka bakıp gözyaşları içinde söylediği gibi, “Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin.” (Luka 19:42). Bizim de katıldığımız ve göz yumduğumuz dünyanın günahları için ağlayıp yas tutmamız oldukça yerindedir.

Fakat bunun ötesinde, hayatta bazen karşı konulmaz olan basit gerçeklikler vardır: yaşlanmanın, ölümün ve kayıpların, yoksulluğun, açlığın, evsizliğin, ilişki bozukluklarının ve pek çok şeyin kaçınılmaz oluşu… Kendilerini olayların zayi olan tarafında bulanlar, hiç suçları olmadığı halde en geride terk edilmiş olanlar için yas tutarım. Yas, bu gerçekliklere oldukları gibi dürüstçe bakmanın çaresizliğinden kaynaklanır. Ne yapılacağını ya da nasıl üstesinden gelineceğini bilmemenin yarattığı çaresizliktir bu.

Şöyle bir söz vardır “Acı feryadı, evimizde olmadığımızın en derin ifadesidir.” Yazar şöyle devam eder, “Kendi öz bedenimizden ayrılmışız; en derin arzularımızdan, en gözde ilişkilerimizden… Ayrıyız ve tam bir kavuşmayı özlemle bekliyoruz. Tanrı’ya “Ne yapıyorsun?” diye sorma arayışımız acı dolu feryatla başlar. İşte bu matem unsuru yüreği değiştirme potansiyeline sahiptir.” Eğer bu doğruysa, o zaman bazen karşı koyamadığım kederim, hayatın sert ve kaçınılmaz gerçekleri karşısında içine düştüğüm acı hislerim gerçek değişim için erime potasıdır. Boğan ve ezip geçen çaresizlik suları, temizleyen sularla aynıdır. Bu nedenle gözyaşları aksın, çünkü “Dert verse de büyük sevgisinden ötürü yine merhamet eder.” (Ağıtlar 3:32)

Yazar: Margaret Manning
Çeviri: Senem Ekener

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 152

Darmadağın Evim

Kathleen Norris, “Üzgün Canavar” adında bir şiir yazan küçük bir çocuğun hikâyesini anlatır. Şiir bir itirafla başlar: “Babasının ona...

Bölüm 150

Ateizmin Sonu

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 151