Ateizmin Sonu

Bölümü oynat

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren bazı yazarlar, sadece ateizmin ucunda olumlu sonuçlar görürler. Mantığın ve akılcılığın, her şeyin üzerindeki bir Tanrı’ya “tutkulu” bağlılığı ya da adanmışlığı zapt edeceğine inanırlar.

Bu yazarları ateizme yönelten motivasyonları tanımlamak oldukça kolaydır. Tıpkı onlar gibi ben de dünyada Tanrı ve din adına yapılan, işlenen kötülüklerden üzüntü duyuyorum. Rahibe Teresa’nın Kalküta’nın çorak topraklarında çekilen acıları gördüğünde Tanrı’nın varlığını dokunaklı biçimde sorgulamasını anlayabiliyorum. Elbette pek çok insan gibi ben de Tanrı’nın hayatımdaki yerine ve sevgisine dair sorular uyandıran deneyimlerden geçtim, geçiyorum. İnsanları agnostisizme, yani Tanrı’nın var olup olmadığını bilemeyeceğimiz fikrine ya da ateizme yani Tanrı karşıtlığı fikrine doğru yönlendiren çaresizlik dolu ayartıyı anlayabiliyorum.

Yine de birçok ateistin tanrısız ya da imansız bir dünya tahayyül etmesi aşırı derecede iyimser ve en nihayetinde gerçek dışıdır. İmanımızı bir tarafa attığımız zaman dünyanın nasıl görünebileceği hakkında çizdikleri güzel portreler, romantik hayallerin ve ifadelerin yönlendirdiği coşku dolu fırça darbeleriyle resmedilmiştir. Bu yazarlardan biri şöyle söylemiştir:

“Bu kainat gizemle örülmüştür. Hem onun hem de bizim varlığımız mutlak gizemdir ve mucize adını almaya lâyık yegâne şeydir. Bizi canlandıran bilincin kendisi bu gizemin merkezindedir ve ‘ruhsal’ olarak adlandırmak istediğim her deneyim için temeldir. Yaratılışın güzelliği ve sınırsızlığı karşısında huşu içinde yaşamak için kişisel bir Tanrı’ya tapınmak gerekmez. Komşularımızı sevmeyi ve karşılıklı dayanışmanın insanlara gelişmeleri için fırsat vermek gerektirdiğini bilebiliriz.”

Bu görüşü, bugün bu makaleyi yazdığım şu dakikalarda bile binlerce masum sivilin dünyanın farklı ülkelerinde hüküm süren ateist askeri cuntalar tarafından katledildiği dünyamızla tamamen bağlantısız buluyorum. Aslında dünyamızın durumu karşısında ateizmin iyimser bir sonuç getireceğini ummak, dünyanın düz olduğuna inanmak kadar gerçek dışıdır.

Gerçekte, tanrısız bir dünyanın daha iyi bir yer olacağı görüşü geleceği öngören ateist Friedrich Nietzsche tarafından paramparça edilmiştir. On dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan Alman filozof Nietzsche ateist bir toplumun nasıl görüneceğine dair bir kehânette bulunmuştur. Günümüzün popüler ateistlerinin sahte iyimserliğinin aksine Nietzsche’nin görüşü yürek burkucu ve rahatsızlık vericidir. Şöyle yazmaktadır:

“Size anlatacağım şey gelecek iki yüzyılın öyküsüdür. Uzun zamandır uygarlığımızın tamamı, yıldan yıla büyüyen bir azap içinde sanki bir felakete doğru yol almaktadır: huzursuz, şiddetli, çalkantılı büyük bir ırmak gibi yönünü değiştirmeksizin ve aslında yönünü değiştirmekten korkarak yolculuğunun sonuna varmayı arzular.” Nietzsche dünyanın “canavarca katliamların, ayaklanmaların, patlamaların ve daha önce eşine rastlanmamış savaşların görüleceği bir çağa” girmekte olduğunu iddia etmektedir.

Dünyanın geleceği hakkında neden bu derece kötümserdir? Nietzsche, insan davranışlarının Tanrı’yı lüzumsuz kıldığını öne sürer.  The Gay Science kitabında Nietzsche’nin deli adamı şöyle bağırır: “Tanrı nerede? Size söyleyeyim. Onu öldürdük. Sen ve ben.” Aklın ve teorik bilginin, gelişiminin, modern çağ ateistlerinin düşündüğünün aksine “varlığımızın yarasını” tedavi edeceğinden şüphe duyar Nietzsche. Bu nedenle, Nietzsche’nin akılla ilgili öne sürdüğü tüm şüpheler popüler ateistlerin savunduğu iyimser bir programın doğruluğunu sorgulamaktadır. Tanrı’nın yokluğu Nietzsche’ye göre dünyayı daha iyi bir yer yapmayacaktır. Aslında Tanrı’nın bulunmadığı, ilahi bir Yaratıcının olmadığı bir dünya resmi, karanlık, ahlâksızlık ve çaresizlikle yüklü merhametsiz bir yerdir.

Nietzsche  ya da popüler ateist peygamberlerin ön gördüğü tanrısız dünyanın tersine, Kutsal Kitap peygamberlerinden Yeşaya, sürgün, yıkım ve acıların ortasında dahi Tanrı’nın varlığıyla dopdolu umutlu bir dünya perspektifi sunmaktadır bize. Kutsal Yazılar’da şöyle der: “…kurtla kuzu bir arada yaşayacak, Parsla oğlak birlikte yatacak, Buzağı, genç aslan ve besili sığır yan yana duracak, Onları küçük bir çocuk güdecek . … Kutsal dağımın hiçbir yerinde Kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek. Çünkü sular denizi nasıl dolduruyorsa, Dünya da RAB’bin bilgisiyle dolacak. ” (Yeşaya 11:6, 9).

Tanrı’nın bilgisiyle dolu bu gelecek görüşü, Tanrı’ya aç bir dünyanın güçlükleri ve sıkıntılarıyla mücadele eden ilk Hristiyanların umudu ve hedefidir.

Yazar: Margaret Manning
Çeviri: Senem Ekener


 

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 152

Darmadağın Evim

Kathleen Norris, “Üzgün Canavar” adında bir şiir yazan küçük bir çocuğun hikâyesini anlatır. Şiir bir itirafla başlar: “Babasının ona...

Bölüm 151

Tatlı, Acı

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 150