Herkes İçin Merhamet

Bölümü oynat

Bugün bir arkadaşımın başına gelen günlük hayatta belki birçoğumuzun karşılaştığı ama onu oldukça etkileyen bir adalet öyküsünden bahsetmek istiyorum size. Yurtdışında yaşayan bu arkadaşımla geçen gün bir kafede
buluştuğumda başından geçen bu olayı bana aynen şöyle anlattı:
‘Oda suçluluk duygusuyla doluydu’ dedi. ’Bunu biliyordum, çünkü ben de
orada oturuyordum. Erken gelip odanın arka tarafındaki sıralardan birine
oturmuştum. Bu belki de, fark edilmemek için gösterilmiş ufak bir çabaydı.
Ama bir mahkeme salonunda, kimsenin fark edilmemesi mümkün değildir
ve bu, özellikle davanın tarafları için daha da geçerlidir. Bir trafik
mahkemesinin, ilginç bir yer olduğunu keşfettim. En basit anlamıyla bana,
bir akşamüstü boyunca insanları gözlemem için oldukça iyi bir fırsat verdi.
Daha derin anlamdaysa bana, adalet, iman ve insan doğası gibi konulara
açılan bir pencere sundu.

Mahkemeye gitmemden birkaç ay önce evimin yaklaşık bir kilometre
uzağında aşırı hız yaptığım için yakalanmıştım. Evet, ortada birçok faktör
vardı, ama benim suçlu olduğuma şüphe yoktu. Üzücü bir konu üzerine
derin düşüncelere dalmış, bir an önce eve ulaşmak için acele ediyordum.
Ve kullandığım benimkinden çok daha güçlü olan kocamın arabasıydı.
Aklım tamamen başka bir yerdeydi ve fazla hızlanmıştım. Aklıma gelen ilk
şey, sadece cezayı ödeyip bu meseleyi kapatmaktı. Ama memur,
mahkemeye çıkarsam cezayı hafifleteceğini söyledi.

Daha önce hiç bir trafik mahkemesine gitmemiştim. Herkesin içinde suçumu
dile getirmemi ve insanların önünde cezamın kesilmesini beklememi
isteyecekleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bu durum, neler olacağını bilsem
bile utanç vericiydi. (En çok üzüldüğüm, odayı dolduran genç suçlulardı;
hâkim en çok onlara yükleniyordu.) Açıklanan her suçtan sonra, utancımız
bize taşıdığımız devasa yaka kartları gibi görünmeye başlamıştı.
Oturduğum sıranın tamamı, aşırı hız yapanlarla doluydu. Ayrıca, zamanı
geçmiş plakalar ve ehliyetlerle trafiğe çıkanlar, öndeki arabayı çok yakından
takip ederken görülenler ya da araba kullanırken sorumsuz hareketler
yapanlar da vardı. Teker teker, hâkimin önünde durmak üzere çağırıldık ve
her birimiz teker teker affedildik.

Hepimiz çok şaşırmıştık, ama hepimizin davası düşürülmüştü. Terli
ellerimizde tuttuğumuz, üzerlerinde yüksek cezalar yazılı olan sarı kâğıtları
alıp yerine üzerlerinde sadece birer uyarı olan yeni kâğıtları verdiler.
Yaşadığımız şeyin, alışılageldik bir şey olmadığından şüpheleniyordum.
Dışarıdan bakan birinin, adaletin yerini bulduğunu söyleyebileceğini hiç
sanmıyordum. Ama ne olursa olsun bu, bizler için modern zamanlarda
başımıza gelen bir jübileydi. ‘

Arkadaşımın hikayesi bana İncil’deki dul kadın ve yargıç hikayesini
çağrıştırmıştı.İsa Mesih bir defasında bir dul ve bir yargıçla ilgili bir öykü
anlatmıştı. Arkadaşımın mahkeme hikâyesindeki çoğu kişinin aksine, dul
kadının hiçbir suçu yoktu. Bakın, İsa Mesih bu olayı nasıl anlatıyor: “Kentin
birinde Tanrı’dan korkmayan, insana saygı duymayan bir yargıç vardı. Yine
o kentte bir dul kadın vardı. Yargıca sürekli gidip, “Davacı olduğum kişiden
hakkımı al.” diyordu. Yargıç bir süre ilgisiz kaldı. Ama sonunda kendi
kendine, “Ben her ne kadar Tanrı’dan korkmaz, insana saygı duymazsam
da, bu dul kadın beni rahatsız ettiği için hakkını alacağım. Yoksa sürekli
gelip beni canımdan bezdirecek.” dedi.” (Luka 18:2 – 5) Çoğunlukla olduğu
gibi, İsa bu hikayeyi de dinleyenlerine anlatırken aklında bir soru vardı. Rab
şöyle devam etti: “Adaletsiz yargıcın ne söylediğini duydunuz. Tanrı da,
gece gündüz kendisine yakaran seçilmişlerinin hakkını almayacak mı?
Onları çok bekletecek mi? Size şunu söyleyeyim, onların hakkını tez
alacaktır.” (Luka 18:6 – 8)

İlginçtir ki, çocukken öğrendiğimiz ilk şey, bağıra çağıra adalet aramaktır.
Hayatın adil olması gerektiği bilgisi, kalplerimize ve zihinlerimize işlenmiş
gibidir. Azimli dulun hikâyesi, boşu boşuna uğraşmadığımızı bize açıkça
gösterir. Tanrı, dünyada adaleti sağlamak isteyen bir yargıçtır. Tanrı adil ve
doğrudur. Çocuklarının dertlerine kulak verir. O’nun yüce mahkemesinde,
Tanrı tarafından hem adalet sağlanır, hem de affımız gerçekleşir.
Etrafımızdaki dünyadan ötürü duyduğumuz çaresizlik ya da kendi
kalplerimizdeki suçluluk yüzünden yardım dilediğimizde, İsa’nın sözleri bize
duadan ve yalvarmaktan vazgeçmememiz gerektiğini söyler. Çünkü biz,
hem adil hem de merhametli bir yargıca dua ederiz.
Fakat bu mahkeme hikâyesinde, İsa’nın sorduğu son soru genellikle
görmezden gelinir. İsa, kalabalığa, adaletin sağlanacağı konusunda garanti
verir. Sonra da onları bir soruyla baş başa bırakır: “Ama insanoğlu, geldiği
zaman acaba yeryüzünde iman bulacak mı?” (Luka 18:8)

Hikayedeki dul kadının keşfettiği gibi, Tanrı her zaman bizim kurtuluşumuzu sağlamak için çalışır. Arkadaşımın mahkeme deneyimindeki gibi, Tanrı bizlere çok merhametli davranmış ve suçlarımızın cezasını affetmeyi önermiştir. Yine
de bunlardan hiçbiri, İsa’nın dünyaya döndüğünde iman bulacağının
garantisi değildir. O mahkemede bana gösterilen merhamet, bundan sonra
trafik kurallarına uyacağımı garanti edemez. Hatta bu, beni affeden yargıca
duyduğum saygı ve minnetin kalıcı olacağını da garanti edemez.
Ama olmalıdır. Ve önümüzde uzanan bugün, neden böyle olması
gerektiğine dair tüm sebepleri yansıtmanın vaktidir. Herkese karşı
merhametli olan, her yerde var olan suçlar için çarmıha gitmiş olan Tanrı,
kitleler arasında imanı arar. Her şeyin tek kaynağı olan Rab, Tanrısıyla
beraber alçakgönüllülükle yürüyen kişileri arar. İsa, suçluları bağışlar. O,
adalet sözü verir. Merhametini, bunu dileyen herkese ulaştırır. Ve bizden
iman bekler. O, kendisini takip edecek kişilere seslenir. Adalet ve
merhameti almanın en iyi yolu, bize bunları karşılıksız olarak veren Tanrı’ya
hayatlarımızı vermemizden geçer.

Yazar: Jill Carattini
Çeviri: Senem Ekener

Admin
Tarafından yayımlandı
Admin
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 152

Darmadağın Evim

Kathleen Norris, “Üzgün Canavar” adında bir şiir yazan küçük bir çocuğun hikâyesini anlatır. Şiir bir itirafla başlar: “Babasının ona...

Bölüm 151

Tatlı, Acı

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde...

Bölüm 150

Ateizmin Sonu

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 149