Tanrı Sevgiyse Neden Cehennem?

Kutsal Kitap’ta “Tanrı sevgidir”[1] ifadesi geçer. Bu çok sevilen ve alıntılanan bir ayet olmakla birlikte aslında üzerine pek düşünülmeyen bir ifadedir. Böyle düşünmemin nedenlerinden birisi Tanrı’nın sevgi olması ile birlikte düşünüldüğünde bir tür gerilim oluşturan diğer metinlerdir. Kutsal Kitap aynı zamanda cehennemden bahsetmektedir. Cehennem, ölümden sonra gerçekleşecek nihai yargı noktasıdır. Hristiyan inancı içerisinde cehennem konusunda farklı düşünceler olmakla birlikte çok açık ve net olan şey burasının cezanın uygulandığı yer olmasıdır. Velhasıl kötü bir yerdir. Dolayısıyla kişiyi, “Tanrı’nın sevgi olması hakkında konuşan metinler nasıl olur da cehennem gibi bir yerin varlığından ve Tanrı’nın insanları cezalandırmak üzere buraya göndereceğinden bahsedebilir?” sorusunu sormaya itmektedir. Bu yoğun bir düşünsel gerilim oluşturur.

Tanrı’nın sevgi olmasının ne anlama geldiği konusunda uzun uzun söz edilebilir. Ben burada sadece cehennem ve nihai ceza konusunda bu ifadeyi kısaca ele alacağım.

Kutsal Kitap insanın yaratılma gayesinin Tanrı ile paydaşlık olduğunu anlatır.[2] Tanrı insanı yaratır ve onu bir bahçeye koyar. Orada bir paydaşlıkları, kişisel bir ilişkileri vardır. Tanrı sevgi olduğu ve insanla bu sevgi ilişkisini paylaşabilmek için ona özgür irade diye adlandırdığımız yetiyi bahşeder. Bu herhangi bir belirleme olmaksızın özgür bir şekilde kişinin seçim yapabilmesini sağlayan bir beceridir.

Böylelikle kişi Tanrı’yı sevip sevmeyeceğine kendisi karar verebilir. Özgür irade Tanrı’yı seçip seçmeyeceğimizin de belirleyicisi olacaktır. Aslında bunun da ötesinde, özgür irade insanın doğru ile yanlış ve ölüm ile yaşam gibi konularda da seçim yapabilmesini olanaklı kılar. Şimdi elimizdeki bu bilgiler ışığında cehennem ve nihai ceza ile ilgili öğretiyi aşağıda önermesel olarak anlatıldığı şekliyle tekrar düşünelim:

  1. Tanrı sevgi Tanrısı olduğundan ve insanla bu sevgi ilişkisini paylaşabilmek için insana özgür irade vermiştir.
  2. Gerçek sevgi kişisel bir seçimi gerektirir.
  3. Bundan dolayı özgür irade sevgi ilişkisinin ortaya çıkması için zorunlu koşuldur.
  4. Seçimlerin sonuçları vardır.
  5. Tanrı bu sevgi ilişkisinin ortaya çıkabilmesi için insanları çağırmaktadır.
  6. Tanrı yaşamın kaynağı olduğundan, bu sadece sevgi ilişkisi açısından değil, aynı zamanda ölüm ve yaşam arasındaki seçim açısından da önemlidir.[3]
  7. İnsanlar, “Tanrı’nın yaparsan ölürsün!”[4] dediği şeyi yapmaktadırlar.
  8. Dolayısıyla insanlar yargıyı hak etmektedir.
  9. Tanrı sevgi olmakla birlikte aynı zamanda adaletlidir.[5] Kötülüğün hesabını sorar.[6]
  10. Cezayı hak etmelerine karşın Tanrı sevgi dolu olduğundan cezayı kendisi öder.
  11. İnsanlar bu kez de “Bu ne kadar saçma şey!” derler.
  12. Dolayısıyla bazı kişiler seçimini Tanrı’dan yana kullanır.[7]
  13. Bazı kişiler ise, Tanrı’yı ve onun lütfunu reddetmeyi seçer.[8]
  14. Tanrı da onların bu seçimini kabul eder ve bu seçimin sonuçlarını gösterir.
  15. Seçimlerin sonuçları ortadan kaldırılırsa bu özgür iradeyi geçersiz kılar.
  16. Dolayısıyla hak edilen cezanın sonuçlarının ortadan kaldırılması başlangıç ile ilgili olarak bir çelişkiye neden olur.
  17. Tanrı’nın her şeye kadir olması çelişkili şeyleri içermeyeceğinden, bu durumun Tanrı’nın sonsuz gücü ile çeliştiği söylenemez.
  18. Tanrı sevgi olduğundan, kötülüğün cezalandırılmasını ister.
  19. Tanrı doğası itibarıyla çelişkili olanı yapmayacağından ötürü[9], Tanrı kötülüğü yargılar ve seçimlerin sonuçlarını ortaya koyar.
  20. Sonuç olarak, cehennem öğretisi Tanrı’nın sevgi olması ile çelişmeyecek, hatta sevgi olması gereği bu talep edilecektir.
Yazar: Yeşua Özçelik
Dipnotlar:

[1] 1. Yuhanna 4:8, 16
[2] Yaratılış 2-3
[3] Yaratılış 2:17; Yasanın Tekrarı 30:15
[4] İlk örnek için bknz. Yaratılış 2:17
[5] Yasanın Tekrarı 32:4; Mezmur 7:11; Daniel 9:7
[6] Mezmur 99:8; Yeşaya 13:11
[7] Yuhanna 1:12
[8] Yuhanna 3:16-21
[9] 2. Timoteos 2:13.

Tartışmaya katılın

Yazarın Diğer Makaleleri

Merak Uyandıran Gökyüzü

Tarih boyunca insanoğlunun en çok merak ettiği sorulardan ikisi sanırım şunlardır: Bu evrende yalnız mıyız? Dünya dışında bizimkine benzer şekilde yaşam olasılığının var olduğu bir başka gezegen var mı? Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden...

Alım Gücünün Ötesi (Devam)

Manevi zenginlik öncelikle kişinin kendisini fark etmesinden geçer. Antik bilgelerin “kendini bil” düsturunda olduğu gibi insanın kendisini tanıması, neye sahip olup olmadığının bilincine varması önemlidir. İşte bu noktada insana dair kabullerimiz...

Alım Gücünün Ötesi

Malum bugünlerde ekonomi uzmanlarının vurgu yaptığı en önemli noktalardan birisi insanların alım gücü meselesidir. Bir kişinin maaşı artabilir; fakat alım gücü düşebilir. Bu da ülkenin ekonomisinin gidişatına bağlıdır. Alım gücü sahip olduğumuz...

FideCultura

Son eklenenler