Yahuda ve Siyah Mesih – Yahuda’yı Anlamak

Bölümü oynat

Başrollerini Daniel Kaluuya, LaKeith Stanfield ve Dominique Fishback’in paylaştığı Yahuda ve Siyah Mesih’in yönetmenliğini Shaka King üstlenirken, aynı zamanda filmin hikayesinin ve senaryosunun oluşumunda da yer alır. 2021 yılı yapımı filmdeki performansı ile Daniel Kaluuya Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar alır. Black Panter Partisi liderlerinden olan Fred Hampton’ın hayatından esinlenerek yapılmış olan film, bu genç aktivist adamın, siyah topluluğun özgürlüğünü kazanması için verdiği mücadeleyi ve bu süreçte Black Panter Partisinin başkanlarından biri oluşunu ele alır. Böylece bir nesle ilham kaynağı olur. Fakat bu sırada hapis cezasına çarptırılan William O’Neal’a FBI bir anlaşma teklif eder. FBI, William’ın Fred’in partisine sızıp içeriden bilgi vermesi karşılığında ona özgürlük vaat eder. Anlaşmayı kabul eden William, Fred Hampton’ın bir yandan dostluğunu kazanırken bir yandan da onun sonunu hazırlamaya başlar.

Film her dönemde her yerde bir Yahuda ve karşısında da bir Mesih olduğu gerçeğini hatırlatır. Elbette Yahudaların ille de birinin hayatına mal olacak bir şey yapmaları ya da muhatap saydıkları insanların da ille de önemli liderler olmaları gerekmez. Sadece olmak istediği konumda o değil de siz oradasınız diye kıskanan, bunu farklı şekillerde telafi yoluna giderken sizi de hiç olmadık bir pozisyona ya da etikete maruz bırakan kişiler ya da olaylarla karşılaşmanız çok da uzak değildir.

Fakat konu Yahuda’yı anlamaksa o zaman Kutsal Kitap’ta biraz dolaştığımızda karşımıza tanıdık bir yüz daha çıkar: Kabil!

William, Yahuda ve Kabil… Gelin şimdi bu üç adamın ortak özelliklerine bakalım. William’ın içinde bulunduğu maddi şartları iyileştirmek için attığı adım belki de kendini bu anlamda çaresiz hissetmesinden kaynaklıdır. Uzun zamandır yaşadığı parasızlık sorununa böylece bir çözüm bulur. Aynı zamanda haksızlığa da uğramış hissediyor olacak ki bunun telafisini zengin olandan almayı düşünerek gerçekleştirir. Belki de sadece kıskandığı, yalnız ve dışlanmış hissettiği için zenginin sahip olduğuna el uzatarak kendini teselli eder. 

İncil’de Yahuda’ya baktığımızda, yoksullara yardım için toplanan para kesesinin onda olduğunu düşünürsek önemli bir sorumluluğa sahiptir. Bununla birlikte İsa’nın sevdiği o üç öğrencinin içinde belki de kendine bir yer bulamamanın kıskançlığını taşımıştır. Belki de İsa’nın sevgisini gördükçe kendi sevgi yoksunluğunu, kendisinin sevgideki başarısızlığını hatırlamış, eksik, yetersiz ve değersiz hissetmiştir.

Elbette Kabil’de de farklı duygular görmeyiz. O da kendi sunusunun değil de kardeşinin sunusunun kabul edilmesine karşı, yetersiz, değersiz, haksızlığa uğramış hisseder ve bu onu kardeş katili yapacak kadar tetikleyici olur.

Bu üç adamın da ortak özelliklerinin bulunması sürpriz olmasa da karşımıza temelde iki kavram çıkar: Öfke ve kıskançlık.

Öfkenin rahatsızlık hissiyle başlayan, kızgınlık, öfke, hiddet ve hatta intikama kadar giden kademeli bir süreç olduğunu söylersek yanlış olmaz sanırım.Diğer yandan uzmanlar öfkeyi ikincil bir duygu olarak tarif ederler. Adil davranışlarla karşılaşmamak, kişisel istek ve beklentilerin sekteye uğraması ya da kişinin amaçlarıyla çelişen olumsuzluklar, önemli birileri ile yakın ilişki, başkasının konumuna katlanamamak, başkalarından üstün olma isteği, kibir ve hırsın terbiye edilmemesi, özgüven yoksunluğu… Hepsi öfke için birer alt tetik oluşturabilir. İnsanlara yapamadıklarını, karşısında başarılı olduğunuzda, özellikle aynı şartlara sahipken, potansiyellerini bir şekilde kendi hataları yüzünden gerçekleştiremediklerini (tembellik, şans ya da yanlış kararlar yüzünden) hatırlattığınızda yüzleşme cesareti olmayan biri için tüm bunlar bir öfke sebebi olabilir.

Burada İsa’nın öfkenizin üzerine güneş batmasın, sözünü hemen hatırlayabiliriz ve aslında giderek yıkıcı bir hale gelebileceğini de kolaylıkla anlayabiliriz. Uzmanlar bazen yukarıdaki sebeplerden bazılarının ikincil değil, ama öncül ya da beraber bir öfkeye sebebiyet verebildiğinden de bahseder. İşte kıskançlık bir şekilde özenme ile ilişkili olarak kişinin kendini geliştirmesine vesile olabiliyorsa iyi bir itici güce, ama eğer hasede dönüşüyorsa o zaman yıkıcı bir hale gelerek öfkenin öncülü olabileceği konusuna değinirler. Kutsal Kitap’ta da kıskançlığın bu yıkıcı etkisi ile ilgili birçok ayet bulabilmek mümkündür.

Aptalı üzüntü öldürür, Budalayı kıskançlık bitirir.

 Eyüp 5:2

Öfke zalim, hiddet azgındır, Ama kıskançlığa kim dayanabilir?

Süleyman’ın Özdeyişleri 27:4

Huzurlu yürek bedenin yaşam kaynağıdır,

 Hırs ise insanı için için yer bitirir.

Süleyman’ın Özdeyişleri14:30

Yukarıdaki uyarıların aslında kişinin kendi ruhsal sağlığı için önemine yaptığı vurgu oldukça önemlidir. Tıpkı affetmemenin kişinin kendisine verdiği zarar gibi…Hangi görev, iş ya da hizmette bulunursak bulunalım, nerede ne yapıyor olursak olalım bizi motive eden şeyin ne olduğunu ara ara kendimize sormak, kendimizi yoklamak iyi gelebilir. Başkalarının hayatında belli bir güce sahip olmak mı bizi besleyen şeydir? Ya da ihtiyaç duyulduğumuzu hissetmek bizim özgüvenimizdeki eksiklikleri tamamlıyormuş gibi geliyordur da o yüzden mi bu işi, bu hizmeti yapmakta diretiyoruzdur? Bir gün bu işi, bu hizmeti yapamazsak, bizden bu alınırsa ne olacak sorusu dikkate değerdir. Fakat daha da önemlisi tüm bu sorgulamalardan fark ettiklerimizi Rab’be götürmek, eğer varsa ruhumuzun derinlerinde yatan yaranın iyileşmesine izin vermenin de ilk ve en önemli adımı olacaktır.

Tanrı’nın isteğiyle çekilen acı, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın acılarıysa ölüm getirir.”

2.Korintliler 7:10

Aslında neredeyse benzer bir ihanet gerçekleştirmiş, ama sonunda bu iki adam gibi kendini harcamamış yine Kutsal Kitap’tan bir adamı daha anmak burada yerinde olacaktır: Petrus! Yahuda ve Willam’ın pişmanlığı onları ölüme götürürken, Petrus’un pişmanlığı adanmışlığa götürür.Yaptığının sorumluluğunu alır ve derinden pişmanlık yaşasa da sonunda tövbeyle bunu Tanrı’ya götürmekte tereddüt etmez. Böylece aslında Tanrı’nın kendisini yeniden değiştirmesine izin verir.

            Bizi derinden etkileyecek haksızlıklarla, adaletsizliklerle, saygıdan yoksun davranışlarla karşı karşıya kalabiliriz ya da aslında yer almayı istediğimiz bir konum bir hatamızla elimizden gidebilir veya başkasına verilebilir. Ruhsal olarak bunlardan etkilenmememiz mümkün değildir ve evet bazen, hatta çoğunlukla kendi cevabımızı kendi yöntemimizle vermek konusunda da ivedi olmak isteyebiliriz. Bunu öfkenin yatışmasını bekleyip sakinlikle, hikmetle yapabiliyorsak sorunun içimizde büyümesine de bir şekilde izin vermemiş oluruz. Fakat karşımızda bir muhatabımız yoksa ya da tek muhatabımız kendi iç yaralarımızsa Rab’bin şifasına güvenmek, asıl önemli olanın Tanrı’yla olan kişisel ilişkimiz olduğunu hatırlamak ve her güne bu ilişki için gerekli donanımlara sahip olmayı yürekten arzu ederek O’na teslim olmak elzem gibi görünmektedir.

Yazan: Serda Ayık Sez

Serda Ayık Sez
Tarafından yayımlandı
Serda Ayık Sez
Tartışmaya katılın

Diğer makaleler

Bölüm 152

Darmadağın Evim

Kathleen Norris, “Üzgün Canavar” adında bir şiir yazan küçük bir çocuğun hikâyesini anlatır. Şiir bir itirafla başlar: “Babasının ona...

Bölüm 151

Tatlı, Acı

Genelde iyimser bir insan sayılırım. Kötü durumların iyi taraflarını bulurum, dünyaya umut dolu gözlüklerle bakarım ve kişisel ilişkilerde...

Bölüm 150

Ateizmin Sonu

Tanrı’nın bir yanılgı olduğunun, insan yaşamına ve uygarlığına zarar verdiğinin çığırtkanlığını yapan, inancın sona erişini haber veren...

FideCultura

Son eklenenler

Bölüm 129