“Calvary”her ne kadar Türkçe’ye “İtiraf” diye çevrilmiş olsa da, İbranice’de “Golgotha”olarak bilinen ve İsa Mesih’in çarmıha gerildiği yer olan “Kafatası Tepesi”anlamına gelir. 2014 yılı yapımı olan filmi John Michael McDonagh yazmış ve yönetmiş. Baş rollerini ise “New York Çeteleri”, “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları” ve “Cesur Yürek”ten de hatırlayacağımız Brendan Gleeson, Chirs O’Dowd, “Sherlock Holmes”, “Uçuş” filmlerinden anımsayacağımız Kelly Reilly paylaşmış.
Küçük bir kasabanın kilisesinde hizmet eden Papaz James’in etrafında örülen hikaye, iyi-kötü, karanlık-ışık arasındaki farkı çok net bir şekilde izleyicinin önüne serer. Bu anlamda Papaz James hem bir Tanrı adamı olarak, hem de filmin başkarakteri olarak hikayenin tam merkezinde oturur. Kötülük ögeleri onun etrafını çevirmiş olmasına rağmen, film özellikle erdemi bağışlayıcılıkla örtüştürür ve tüm hikaye boyunca özellikle buna vurgu yapar. Özellikle sürekli intihar eden kızının kendisini ziyareti ile birlikte, ilişkilerinin derinliği üzerinde yaptıkları konuşmalar, İrlanda’nın nefes kesen Streedagh sahili manzarası eşliğinde verilir.
Papaz James kişiliğinde sadece bağışlayıcılığa değil; ama sabır ve sükunete de neredeyse tüm kasaba halkına sergilediği alçak gönüllü ve hikmetli tavrıyla değinir. Bununla birlikte bazı yozlaşmışlıklara gösterdiği öfke ise İsa’nın tapınakta bulunan satıcılara gösterdiği tepki ile örtüşür. Böylece Papaz James İsa örnekliğini sahip olduğu erdemlerle izleyiciye gösterir. Bir yatak, birkaç kitap, bir masa ve bir şekilde hayatını kurtardığı köpeği ile birlikte yaşadığı küçük oda ise mütevazı hayatının bir başka yansımasıdır.
İnancın ne olduğunun sorgulandığı,kötülük ve acı sorunun ön plandadır. Sevgisizliğin, ihanetin, anlaşılmazlığın,yalnızlığın, ölümlerin, tacizin, insan ruhu üzerinde yarattığı ezici hasarın etkisi yalın bir dille anlatılır. İnsanların tüm bu olumsuzluklarla baş etme yöntemleri ise aslında filmin odak noktasıdır. Aslında Özellikle hikaye içerisinde olay örgüsünü oluşturan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan kasabanın zengin adamı “Bütün yardımseverlerin tek derdi değil mi? Kefaret ödemek!” sözleri ile hem yardımseverliğin felsefi boyutunu, hem de insanların kefarete duydukları ihtiyacı vurgular. İnsanlığında, filmin iskeletini oluşturan konunun da ana fikridir bu sözler.
“Pek çok insan için inanç ölüm korkusundan ibarettir.” diyen Papaz James ölümün insanı çaresiz bıraktığı o noktaya işaret ederken, çat kapı karşımızda duran ve bizi aniden ıssız bir çöle sürüklercesine duyularımızı sağırlaştıran etkisini de bir başka sözleri ile açıklar.
“Kazanın tesadüfsel doğası onları kötü yakalar. Tanrı’ya lanet ederler. İnsanlara lanet ederler. Bazıları inanlarını yitirir.”
Adem’den bu yana her türlü aksilik, kötülük ve yanlışlıkta ilk önce Tanrı’yı ve daha sonra karşısındaki suçlayan insan, inanç konusundaki sadakatini ise yine aynı pamuk ipliğine bağlamış durumdadır. Papaz James bağışlayıcılığın bu anlamda hem erdem hem de kişiyi özgür bir ruha geri döndüren etkisini anlatmakta oldukça başarıl bir karakterdir. Brendan Gleesonise bu karaktere hayat veren kişi olarak, gerçek bir alçak gönüllü papaz resmini başarı ile çizer.
Serda Ayık Sez