“Father Stu” (Peder Stu), Rossalind Ross’un yazıp yönettiği, başrollerini Mark Wahlberg, Mel Gibson, Jackie Weaver, Teresa Ruiz paylaştığı 2022 yılı yapımı filmidir. Gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan film, Peder Stuart Long’un boksörlükten rahip olma sürecine evrilen hikayesini anlatır.
Elbette bu evrilme hikayesi temellerini Stuart’ın çocukluğundan alır. Elvis performansı ile babasının onayını almaya çalışan bir çocuğun hikayesi olarak başlar film. Aile bir diğer çocuklarını kaybettikten sonra inançlarından da uzaklaşarak ve karı koca ilişkisini gerektiği şekilde yaşamayı beceremeden hayatlarına devam ederler. Alkolik olan babanın Stuart’a olan tutumu, onu aşağılayarak, yetersiz bularak, diğer çocuğun odasında oynamasını bahane ederek şiddet uygulamaya giden bir dizi travmatik olaylarla da süregider hikaye.
Ailenin kayıplarının acısıyla baş edememesi, baş edecek doğru yöntemi bilmemesi, kaybının tüm acısını diğer çocuğa yansıtması, özellikle baba figürünün Stuart üzerindeki etkisi elbette onun Tanrı ile olan ilişkisini de şekillendirir daha o zamandan. Bir günah çıkarma sahnesinde Stuart’dan duyduğumuz “Ayrıca ihtiyacım olan son şey yüz üstü bıraktığım başka bir baba.” ya da bir başka sahnede babasıyla konuşurken söylediği “Bunca yıldır yanlış babadan onay beklemişim.” sözleri çocukluk travmalarının ve ebeveyn tutum ve davranışlarının kişinin hayatının her alanında olduğu gibi inancına olan etkisini gösteren çarpıcı ifadeler olarak karşımıza çıktığında bunu net olarak görürüz.
Stu boks kariyeri istediği gibi sonuçlanmayınca, Los Anegeles’a giderek şansını bir de oyunculuk üzerine denemek istese de bir marketin et tezgahında iş bulabilir ancak. Aslında hayatının dönüm noktası da tam da bu tezgâh olur. Markette gördüğü bir kadına aşık olan ve sırf onun onayını, sevgisini, kabulünü almak isteyen Stu, sonunda kendini bir kilisede vaftiz olurken bulur. Fakat kilise yaşamına rağmen içkiye olan eğilimi ya da geçmiş hayatı hala onu takip ederken, bir bar sandalyesinde İsa olduğunu düşündüren bir adamla karşılaşır. O kısacık konuşmanın içinde adam Stu’ya sarhoşken araç kullanmaması gerektiğini söylemekle kalmaz, ama aynı zamanda açık bir davet de sunar: “Hayat sana genellikle kızgın olmak için birçok sebep sunar. Şükretmek içinse sadece bir kişi yeterlidir.”
Bu davete icabet etmek o kadar da kolay değildir ve yaşam bu davete icabet etsek de güllük gülistanlık olmayacaktır. Stu bu davete orada bir cevap vermeyip üstelik kendisine yapılan ikazı da dikkate almadan sarhoşken kullandığı motosikletiyle yaptığı kaza sonucu komaya girer. Kazadan mahallinde gördüğü kişi, Meryem Ana, komadan uyandığında onun hayatını tamamen değiştiren bir karar almasına sebep olur. Stu rahip olmaya karar verir ve aslında bu kararı ile hayatındaki neredeyse tek önemli kadını da geride ve hayal kırıklığı içinde bırakır.
Hayat bize kızgınlık için bir sebep verdiğinde buna vereceğimiz yanıt önemlidir ve bu yanıt geri kalan yaşamımızı tamamen değiştirecek bir güce de sahip olabilir. Stu için verilecek yanıtlar listesi aslında hala devam etmektedir. Peder Stu tüm hayatını Rab’be adadığı bu zamanda geri dönüşü olmayan dejeneratif bir kas hastalığından mustarip olduğunu öğrenir. Ait olduğu yerde hizmetinin en verimli zamanlarında pençesine düştüğü ve çok genç yaşta hayatının sonlanacağını öğrendiği bu hastalık elbette onu da çoğumuzun soracağı sorulara sevk eder: “Neden? Bilmek istiyorum. Bunu bana neden yapıyorsun? Neden? Neden şimdi? Biliyorum bunun bir sebebi var, ama ne?”
Yaşadığımız acıların içinde her zaman sorularımızın yanıtını bulmak kolay değildir. Her zaman bir yanıt almak da mümkün değildir. Fakat acılarımızın bambaşka bir şeye evrildiğine tanıklık etmemiz mümkün olabilir. Belki hemen değil, ama bir gün geriye dönüp baktığımızda Rab’be ne kadar yakınlaştığımızı, sorularımız içinde boğuşurken O’na olan güvenimizin de kaç kere üzerinden geçip perçinlendiğini, böylesine özel bir yakınlığın önemi ve değerini fark ederiz. Bu farkındalık aynı zamanda Rab’bin bizde işlemesine de izin vermemize de aracılık eder. Böylece Kutsal Ruh’un etkin gücü ile acılarımız zihinlerimizde, yaşamlarımızda ve ilişkilerimizde bir dönüşüme sebep olur.
Vaiz kitabının akıllardan silinmeyen sözü “boş, her şey bomboştur”. Her şeyin bir zamana, bir mekana sıkıştığı bu dünyada Vaiz her şeyin anlamsızlığına vurgu yapar bu sözlerinde. Bu dünya bize beklediğimiz gibi, matematiksel, sürprizsiz yanıtlar veremez. Dolayısıyla böylesi kaotik bir dünyada, cevapsız sorularımızla öylece dururken bu yaşamdaki Rab’bin bizim için olan amacını bulmak bu dünyanın anlamsızlığına vereceğimiz en güzel yanıttır. Hepimizin dünyadaki adaletsizliklerle mücadele şeklimiz, onlara karşı geliştirdiğimiz savunma mekanizmalarımız ve verdiğimiz isim de, muhatap da farklıdır. Her birimiz bambaşka şeylerle boğuşuruz. Fakat tüm zorluklara, engellere ve dahi hastalığına rağmen Rab’be hizmet etmeye devam eden gerçek Peder Stu filmin sonunda hepimizin geleceği ortak noktayı ve sorumluluğu yeniden hatırlatır: “Hayatımızda daha iyi insanlar olmaya yardımcı olacak kararlara ihtiyacımız var. Tanrı’nın bizi bu gezegende olmamız için yarattığı insanlar olun.”
Yazan: Serda Ayık Sez